Bilim açıklıyor: Bunama riskini yüzde 36 artırıyormuş

Bilim insanları, yaygın bir kalp ritmi sorunu olan atriyal fibrilasyonun (AF) bunama riskini artırabileceği konusunda uyarılarda bulundu. Kalbin düzensiz atmasına neden olan bu rahatsızlık, genellikle hayatı tehdit edici olmayabilir, ancak tedavi edilmezse felç riski taşıyabilir. Yeni yapılan araştırmalar, AF’nin beyin sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini gözler önüne serdi.

Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin EHRA 2025 bilimsel kongresinde sunulan bir çalışmada, atriyal fibrilasyonun erken yaşlarda bunama riskini arttırdığına dair çarpıcı bulgular elde edildi. Araştırma, 70 yaşın altındaki AF tanısı konan bireylerde, ilerleyen yıllarda bunama geçirme riskinin %21, erken başlangıçlı bunama riskinin ise %36 oranında arttığını ortaya koydu.
İspanya’nın Barselona şehrindeki Bellvitge Üniversitesi’nden Dr. Julián Rodriguez García’nın da dahil olduğu araştırma ekibi, bu bulguların AF ile demans arasındaki ilişkiyi değerlendiren en büyük Avrupa nüfus tabanlı çalışma olduğunu belirtti. Dr. García, “AF ile demans arasındaki ilişki, özellikle 70 yaşın altındaki hastalarda daha güçlüydü ve erken başlangıçlı demans riski en yüksek seviyedeydi” dedi.
Araştırmanın sonuçlarına göre, atriyal fibrilasyonun genç yetişkinlerdeki etkisi daha belirginken, 70 yaş ve üzeri bireylerde bu ilişki zayıflıyor. 45-50 yaş arasındaki AF’li bireylerin, AF’si olmayanlara göre demans geliştirme olasılığı 3,3 kat daha fazla bulunurken, 70 yaş üzeri hastalarda herhangi bir ilişki gözlemlenmedi. Ancak, 70 yaşından önce AF tanısı konan hastalar, demans riskini %21 oranında artırıyor ve erken başlangıçlı demansta bu risk %36’ya kadar çıkabiliyor.
Çalışmada, AF’nin demansla olan bağımsız ilişkisi incelendiğinde, daha önce inme geçirmemiş AF hastalarının demans riski daha yüksek olduğu gözlendi. Bilim insanları, AF’nin felç için bir risk faktörü olduğunu ve felcin de demans riskini artırabileceğini ifade etti.
Ancak, AF ile demans arasındaki ilişkinin, inme geçiren hastalar hariç tutulduğunda da devam etmesi, AF hastalarında başka mekanizmaların da rol oynadığını gösteriyor. Bu mekanizmalar arasında sessiz inmeler (klinik semptom göstermeyen ve sadece BT veya MRI ile tespit edilebilen inmeler), mikro enfarktlar ve mikro kanamalar yer alabilir.
Atriyal fibrilasyonunun tedavisi şu an için mevcut olmasa da, semptomları yönetmek ve komplikasyonları azaltmak için etkili tedavi seçenekleri bulunuyor. AF riskini önlemek ya da azaltmak için kalp dostu bir yaşam tarzına sahip olmak oldukça önemli. Düzenli fiziksel aktivite yapmak, sağlıklı bir kiloyu korumak, stresi yönetmek, kan basıncını ve kolesterol seviyelerini kontrol etmek, sigarayı bırakmak ve alkol ile kafein alımını sınırlamak AF riskini önemli ölçüde azaltabilir.
Yeni araştırmalar, atriyal fibrilasyonun genç hastalarda erken teşhis ve agresif yönetimle demans riskini azaltma potansiyelini de araştırmayı hedefliyor. Bu çalışmalar, hastalığın seyrini değiştirme ve bunama riskini düşürme konusunda önemli bir adım olabilir.

Door Haluk