ABD’de yapılan yeni bir araştırma, öğleden sonra 30 dakikadan uzun süren uyku alışkanlığının erken ölüm riskiyle bağlantılı olabileceğini ortaya koydu.
Boston’daki Massachusetts Genel Hastanesi’nden bilim insanlarının yürüttüğü çalışma, özellikle öğle ile öğleden sonra erken saatleri arasındaki uyku alışkanlıklarını mercek altına aldı.Araştırma sonuçları, şu anda hem İngiltere Ulusal Sağlık Servisi (NHS) hem de Amerikan Uyku Tıbbı Akademisi tarafından önerilen kısa süreli gündüz uykularına dair tavsiyelerle çelişiyor. Uzmanlar, kısa ve düzenli uyku molalarının sağlık açısından yararlı olabileceğini belirtse de, bu yeni bulgular uzun süren şekerlemelerin tehlikeli olabileceğine işaret ediyor.Çalışma kapsamında, yaş ortalaması 63 olan 86 bin kişinin uyku düzenleri 11 yıl boyunca takip edildi. Katılımcılardan bir hafta boyunca sağlık takip cihazı takmaları istendi. Bu süreçte 5 bin 189 kişi hayatını kaybetti. Elde edilen veriler, yaş, cinsiyet, kilo, sigara ve alkol kullanımı ile genel uyku süresi gibi faktörler hesaba katılsa bile uzun gündüz uykuları ile erken ölüm riski arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya koydu.Araştırmayı yürüten uzmanlar, uzun ve düzensiz gündüz uykularının bazı ciddi sağlık sorunlarının belirtisi olabileceğini değerlendiriyor. Uyku süresindeki bozuklukların vücudun doğal ritmini olumsuz etkileyebileceği, bunun da depresyon, diyabet ve kalp hastalığı gibi kronik rahatsızlıkların habercisi olabileceği düşünülüyor.Araştırmacılar her ne kadar bu uyku alışkanlıklarının erken ölüme neden olduğunu doğrudan kanıtlayamasalar da, sonuçların dikkatle ele alınması gerektiğini vurguluyor.İngiltere’de her beş kişiden birinin düzenli olarak öğle uykusu uyuduğu biliniyor. Ancak bu alışkanlık özellikle geceleri beş saatten az uyuyan bireylerde daha sık görülüyor. NHS, sağlıklı bir yetişkinin her gece 7 ila 9 saat uyumasını öneriyor. Uyku ihtiyacı ise yaş, sağlık durumu ve yaşam koşullarına göre değişiklik gösterebiliyor.Bu yılın başlarında yayımlanan başka bir araştırma da gündüz uzun süre uyumanın felç riskini yaklaşık yüzde 25 oranında artırabileceğini ortaya koymuştu.
