.jpg?width=930&format=webp)
İspanya diktatörü General Francisco Franco’nun ölümünün 50’nci yılı yaklaşırken, ülke genelinde hâlâ 3 binden fazla toplu mezar ve 140 bine yakın kayıp var.
İspanya’da diktatör Francisco Franco döneminden kalma binlerce mezar kimlik tespiti bekliyor.
Yakınlarını arayanlardan biri olan Maria Jesus Ezquerra, 1936’da idam edilen babasının naaşını bulmak için zamana karşı yarışıyor. Ezquerra, 1936 ve 1939 yılları arasında yaşanan İspanya İç Savaşı’nın başında idam edilip toplu mezara gömülen babasının kalıntılarını bulmak için zamana karşı yarış halinde. Aragon bölgesinde bulunan 600 nüfuslu küçük Pinsoro köyündeki evinde AFP muhabirlerine konuşan 88 yaşındaki Ezquerra, “Tek dileğim bu, ondan sonra ölebilirim” dedi.
Babası Jesus Ezquerra, 38 yaşında bir işçi ve Sosyalist Parti’den belediye meclisi üyesiydi. İspanya İç Savaşı’nı başlatan askeri darbenin hemen ardından alıkonuldu. İntikam korkusuna rağmen hamile eşini ve dört çocuğunu terk etmek istemeyen Ezquerra, alıkonulduktan iki gün sonra öldürüldü.
Naaşı, Ejea de los Caballeros kasabasındaki toplu mezara yaklaşık 150 kişiyle birlikte gömüldü. Yakın zaman önce bu bölgede kazı çalışmaları başladı. María Jesus, kurbanların hayatta kalan az sayıdaki çocuğundan biri olarak, babasının kalıntılarının DNA testiyle tespit edilebilmesini bekliyor.
ON BİNLERCE MEZAR KAYIP
General Francisco Franco, iç savaştan zaferle çıkarak 1975’teki ölümüne kadar süren bir diktatörlük kurdu.
Franco rejimi kendi kayıplarını onurlandırırken, binlerce Cumhuriyetçi muhalifin mezarını ülke genelinde işaretsiz bıraktı.
İspanya, 20 Kasım’da Franco’nun ölümünün 50. yıl dönümünü anmaya hazırlanırken, bu mezarlar hâlâ kanayan bir yara olmayı sürdürüyor. Başbakan Pedro Sanchez’in hükümeti, ülkede 3 bin 300’den fazla toplu mezar ve yaklaşık 140 bin kayıp bulunduğunu tahmin ediyor. Bu alanların en büyüğü, Madrid yakınlarındaki eski adıyla “Düşenler Vadisi” olarak bilinen dev anıt mezarda yer alıyor. Burada, çoğu ailelerinin izni olmadan gömülmüş, savaşın her iki tarafından 33 bin kişinin kalıntıları bulunuyor.
Franco’nun naaşı da 2019’da çıkarılıp özel bir aile mezarlığına yeniden defnedilene kadar bu anıt mezardaydı. Diktatörün ölümünden sonra bazı aileler, mezar yerleri bilinen yakınlarının kalıntılarını çıkarmaya başladı. Fakat 2022’de çıkarılan yasa, bu sorumluluğu devlete devretti. Buna rağmen kazıların çoğu hâlâ gönüllü kuruluşlar tarafından yürütülüyor. Bu kuruluşlardan biri olan Asociación Memoria Historica Batallon Cinco Villas, halihazırda Ejea’daki kazıya öncülük ediyor.
ZAMANA KARŞI YARIŞ
Derneğin sekreteri Javier Sumelzo, projenin tamamlanmasının iki yılı bulabileceğini belirterek, AFP’ye “DNA testleri de zaman alacak” diye konuştu.
Kazıya başkanlık eden arkeolog Javier Ruiz ise 2022 tarihli yasada vaat edilen ulusal DNA veri tabanının hâlâ oluşturulmamasının işleri zorlaştırdığını ifade etti. Bölgesel arşivler şimdilik birbirinden bağımsız çalışıyor. İnsan kemiklerinin görülebildiği kazı alanının yanında konuşan Ruiz, “Bir mezarı açıp kimseyi tanımlayamamak en acı kısmı” yorumunu yaptı.
Çoğu kurbanın çocukları hayatını kaybettiği için bilim insanları artık daha uzak akrabalardan genetik örnek toplamak zorunda kalıyor. Bu, kimlik tespitini çok daha zorlaştırıyor. Hükümetin paylaştığı verilere göre, son beş yılda çıkarılan 9 bin naaştan yalnızca 70’i, yani yüzde 1’den azı ailelerine teslim edilebildi.
“SEVDİĞİNİZ BİRİNİ BULUNCA RAHATLAMA HİSSİ GELİYOR”
Adli arkeolog Cristina Sanchez, Ejea’daki çalışmalarda araştırmacıların ailelerin verdiği bilgilerden büyük ölçüde yararlandığını anlattı.
Sánchez, “Bazen aileler fotoğraf gönderiyor ya da kişinin topallayıp topallamadığını, gözlük takıp takmadığını veya belirgin bir özelliği olup olmadığını söylüyor. Bu ipuçları işe yarayabiliyor ama DNA testi olmadan sonuç kesinleşmez. Aksi halde insanlara yanlış umut verme riski doğar” ifadelerini kullandı.
Maria Jesus’un yıllardır dedesinin izini süren kızı Conchita Garcia ise bu çalışmaların acıyı değil, huzuru getirdiğine inanıyor ve “Bu kazılar yaraları yeniden açmıyor, kapatıyor” dedi.
Kısa süre önce, 60’lı yaşlarında olan üç kuzen Ramon, Marivi ve Paquita Fenolle, dedeleri Eusebio Fenolle Miguel’in kimliğinin tespit edildiğini öğrendi.
1936’da idam edilen Miguel’in cansız bedeninin kalıntıları, eşiyle yan yana, düğün fotoğraflarıyla süslenmiş bir mezara defnedildi. Ramon, “Tanımadığınız ama sevdiğiniz birini bulduğunuz için bir rahatlama hissi geliyor” diye konuştu.