Gazze'de barış neden gecikiyor?

Gazze’de ateşkesi sağlayan ve kalıcı barış anlaşması yolunu açan Şarm el Şeyh Zirvesi’nin üzerinden tam bir ay geçti.

Ateşkese rağmen bu süre içinde de İsrail’in saldırıları sürdü ve yüzlerce sivil Filistinli yaşamını yitirdi. Buna paralel olarak Batı Şeria’da son bir haftada artan saldırılar da sürece olumsuz yansıdı.

İsrailli yerleşimcilerin bölgenin asıl sahibi Filistinlilerin Batı Şeria’daki varlıklarına, camilerine ve yardım taşıyan araçlara saldırıları giderek arttı ve Tel Aviv’in bunu önlemek için adım atmaması dikkatlerden kaçmadı.

İsrail, aynı zamanda, insani yardımlar konusunda da verdiği sözleri tutmadı. Anlaşmada günde 600 kamyonun geçeceği maddesine rağmen sınırdan bunun çok altında aracın geçişine izin verildi ve bu da Gazze’deki insani bunalımın devam etmesine neden oldu.
 

Ateşkesin ardından anlaşmanın uluslararası istikrar gücü yerleştirilmesi, Gazze yönetiminin belirlenmesi gibi- ileriki aşamalarına hala geçilememiş olması hem ateşkesi daha kırılgan hale getiriyor hem de İsrail’in yeni bir bahane üreterek askeri operasyonlarına başlaması kaygısına neden oluyor.

Anlaşmanın tam ve eksiksiz uygulanabilmesi, uluslararası hukukun bir parçası olabilmesi ve sürece katkıda bulunacak ülkelerin yol haritalarını belirlemesi için gerekli olan BM Güvenlik Konseyi kararı üzerinde henüz uzlaşma sağlanamamış olması gecikmenin önemli nedenleri arasında görülüyor.
 

Son dönemde önce İstanbul’da daha sonra Washington’da yapılan diplomatik temasların temel amacı süreçteki tıkanıklığın bir an önce açılması ve anlaşmanın etkin şekilde uygulanması.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 3 Kasım’da önde gelen İslam ülkeleri dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantı, 10 Kasım’da ABD’de yaptığı temaslar ve 11 Kasım’da Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ile Ankara’da yaptığı görüşmelerde de BMGK kararı ve diğer ayrıntılar gündemdeydi.

YENİ TASLAK ÜZERİNDE ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR

İlk BM karar taslağı geçen hafta hazırlanmış ancak hem içerik hem de dili üzerindeki eleştiriler nedeniyle ciddi bir gözden geçirme gerekliğini ortaya koymuştu. Diplomatik kaynaklara göre, yeni taslak BMGK’nin daimi ve geçici üyelerinin yanı sıra Türkiye ve diğer ilgili bölge ülkelerinin görüşüne açılmış durumda.
 

Süreçle ilgili ilk kapsamlı açıklamayı ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio yaptı. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Rubio, BM kararının ileriki günlerde oylamaya sunulmaya hazır olacağı umudunu dile getirirken, sürecin içinde birçok ülke olduğunu ve beklentilerin dengelenmeye çalışıldığını vurguladı.

Güvenlik Konseyi kararında en önemli unsur Uluslararası İstikrar Gücü (UİG) olarak tanımlanan yapının nasıl oluşacağı ve hangi görevleri üstleneceği. Güce katkıda bulunmak isteyen ülkeler, BM Güvenlik Konseyi kararında UİG’nin yapı ve görevinin nasıl tanımlanacağını görmeden adım atmak niyetinde olmadıklarını ortaya koydular.

UİG hakkında bilinen en önemli unsur bu gücün muharip olmayacağı, ama ateşkes ve anlaşmanın uygulanması süreçlerinde önemli rol oynayacağı. Uluslararası basında çıkan haberlere göre UİG’ye katılacak ülkeler İsrail ve Mısır’ın eşgüdümünde faaliyet gösterecekler ve günlük güvenliğin sağlanmasının yanı sıra Hamas’a ait yapıların yıkılması ve silahsızlandırılmasını da sağlayacaklar.
 

Bu süreçteki önemli konulardan biri İsrail ordusunun bölgeden ne zaman çekileceği. UİG’ye katılım göstermek isteyen ülkelerin İsrail ordusu ile karşı karşıya gelmemek için bu konunun netleşmesini istediği kaydediliyor.

Basında çıkan taslaklara göre UİG ile Israil ordusu arasında bölgenin silahsızlandırılmasına ilişkin ayrıntılı takvimin uygulanmasına göre İsrail bölgedeki askeri varlığını çekecek. Buna karar verirken ABD ve diğer önde gelen aktörlerle temas içinde olacak.

GAZZE’Yİ FİLİSTİNLİLER Mİ YÖNETECEK?

13 Ekim’de imzalanan anlaşmada yer aldığı şekliyle Hamas’ın silahsızlandırılması ve yönetimden tamamen uzaklaştırılması da Güvenlik Konseyi kararının içeriği açısından önemli.

Başta Türkiye olmak üzere birçok bölge ülkesi Gazze’nin Filistinliler tarafından yönetilmesi gerektiğini, geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması çağrısını yaptılar.

Gazze’nin Filistin toprağı olarak kalması açısından bu süreçte oluşacak yönetim yapısı büyük önem taşıyor.

İsrail’in bugün ateşkes ve anlaşmaya bağlı olduğu mesajlarına karşın orta-uzun vadede daha farklı politikalara evrilmesi olasılığına karşı BM Güvenlik Konseyi’nden çıkarılacak karar önem taşıyor. Bu kararın sağlam bir hukuki ve siyasi altyapıya sahip olması sadece bugün için değil gelecekte de referans noktası olmasına neden olacak.

İSRAİL’İN UZUN VADELİ HEDEFLERİ

İsrail’in Gazze’de bu süreç devam ederken Orta Doğu’nun geri kalanında kurmak istediği düzene ilişkin uzun vadeli planlarını da yaşama geçirmeye devam ettiği gözleniyor.

Bu planların başında Türkiye’nin Gazze sürecinde daha da etkin bir rol oynamasını engellemek için UİG’ye girmesini önlemek yer alıyor.

İsrail’in diğer planı Suriye ile mevcut toprak kazanımlarını daha da güçlendirecek yeni güvenlik anlaşması yapmak. Suriye geçiş dönemi Cumhurbaşkanı Ahmad al-Şara’nın ABD ziyaretinde ele alınan öncelikli konular arasında bu da yer aldı. Tarafların yıl sonundan önce bu adımı atmak istediği biliniyor.

Lübnan da İsrail’in önceliği arasında. Hizbullah’ın tamamen silahsızlandırılması için Lübnan yönetimine baskı yapan İsrail, böylece kuzey sınırlarını güvence altına almak niyetinde.

Bu süreçte çok konuşulmayan ama İsrail’in gündeminde olduğu bilinen bir konu da Mısır ile hem Gaza sınırı hem de Sana yarımadasında çözülemeyen sorunların yeni bir anlaşmayla halledilmesi.

İsrail’in bütün bunları yaparken özellikle Suriye ve Lübnan’da istikrar yerine istikrarsızlık, egemenlik yerine bölünmüşlük amacında olduğu biliniyor. İsrail’in Gazze’de barışı geciktirirken Orta Doğu’ya ilişkin uzun vadeli planlarının altyapısını kurmaya çalıştığı değerlendiriliyor.

Door Haluk