Suriye’nin geleceği nasıl olacak? Masadaki üç senaryo

Suriye'nin geleceği nasıl olacak? Masadaki üç senaryo

Esad rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’de yaşanabilecek olası senaryolar tartışılmaya devam ediliyor. Ülkede Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ) merkezi yönetim kurup kuramayacağı belirsizliğini koruyor. En büyük endişeyse Suriye’nin daha kanlı yeni bir iç savaşa sürüklenmesi.

Esad rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
İngiliz resmi yayın kuruluşu BBC’ye konuşan uzmanlar üç senaryo üzerinde duruyor.
Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) lideri Ebu Muhammed Colani’nin Suriye’yi birleştirme vaadini yerine getirip getirmeyeceği tartışılıyor.
Suriye için en iyi senaryo; komşu ülkelerde öngörüldüğü gibi başka çatışmalara yol açabilecek intikam döngüsünden çıkıp, savaş sonrası ulusal uzlaşma ortamanın sağlanabilmesi.
HTŞ’nin ülke yönetimini tüm siyasi yapıları dahil etmesinin önemine dikkat çekiliyor. Muhammed Colani, mezhepler arasında ulusal birlik ve karşılıklı saygı açıklaması yaptı.
Ancak Suriye’de sayısız grubun farklı gündemleri olduğu için merkezi yönetimin kurulmasının zorluğuna vurguda bulunuyor.
Örneğin ülkenin güneyinde Esad ailesinin otoritesini tarihsel olarak tanınamış aşiretlerin Şam’daki yeni yönetime boyun eğmesi düşük bir ihtimal olarak görülüyor.
2011’deki iç savaşın başından beri Suriye dışında oluşmuş çok sayıda muhalif grup ve siyasi blok da var.
Tüm bu grupların Suriye’ye geri dönüp, siyasi geçiş sürecinin bir parçası olup olmayacakları da tartışma konusu.HTŞ’nin gerekli altyapısı olmadığı için ülkeyi tek başına yönetmekte zorlanacağı yorumları yapılıyor.
Bir diğer senaryoysa HTŞ’nin Esad yönetimi gibi iktidarı otoriter yöntemlerle elinde toplaması. Bu senaryonun gerçeğe dönüşmesi endişe kaynağı…
Bir yandan HTŞ’nin tüm ülkede baskıcı bir yönetim kuracak kadar asker ve insan kaynağı olmadığı da söyleniyor.
En kötü senaryoysa Suriye’nin merkezi yönetimin sağlanamamasıyla daha kanlı bir iç savaşa sürüklenmesi.
Libya’da Muammer Kaddafi ve Irak’ta Saddam Hüseyin’in devrilmesinin ardından olanların bir benzerinin yaşanması halinde farklı silahlı gruplar arasında şiddetli çatışmaların patlak vermesinden kaygı duyuluyor.
Böylesi bir senaryonun tüm bölgeyi istikrarsızlığa sürüklemesinden de endişe duyuluyor.
Uzmanlar tüm bu muhtemel sonuçların aynı zamanda dış güçlerin hamlelerine bağlı olacağını da vurguluyor.
İsrail’in Esad rejiminin devrilmesinin ardından düzenlediği yoğun hava saldırılarına dikkat çekiliyor.
İsrail’in yaptıklarının merkezi hükümeti zayıflatıp sertlik yanlılarını cesaretlendirerek Suriye’yi istikrarsızlaştırabileceği uyarıları yapılıyor.

İsrail’in Suriye saldırısı: Ordunun yüzde 70’i imha edildi, casus mu var?

İsrail'in Suriye saldırısı: Ordunun yüzde 70'i imha edildi, casus mu var?

İsrail, Suriye’deki geçiş dönemini fırsat bilerek bu ülkenin askeri varlığına yönelik 350’dan fazla saldırı düzenledi. yapılan tahminler, İsral’in Suriye’nin askeri varlığının yüzde 70’ini imha ettiğini gösteriyor. Suriye’nin deniz ve hava güçlerini hedef alan İsrail, birçok önemli silah sistemini de vurdu. İsrail basını, bu saldırıların eski Suriye Savunma Bakanı’nın desteğini ile yapıldığını, “Musa” kod adlı bir casus tarafından da bilgi verildiğine ilişkin iddiaları aktardı. İsrail, “terörist grupların eline geçebilir” iddiasıyla, Suriye’deki hardal gazı ve VX gazı gibi küçük kimyasal silah stokları, radar sistemlerini, Rus yapımı hava savunma füzeleri ve Scud füze depolarını, donanmaya ait roket taşıyıcı gemileri vurdu. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, aşırılık yanlılarının eline geçmesini önlemek için kimyasal silah ve uzun menzilli füzelerin hedef alındığını iddia etti.

İsrail, Suriye’deki geçiş dönemini fırsat bilerek önce Golan Tepeleri’ndeki kontrol ettiği alanı genişletti. Suriye’de yeni hükümet kurulmadan, İsrail ordusu, bu ülkedeki askeri üslere ve kritik askeri birimlere 350’den fazla saldırı düzenledi.

SURİYE ORDUSU NEREDEYSE ERİDİ

İsrail Hava Kuvvetleri, Scud ve seyir füzeleri, yerden havaya, yerden yere, denizden denize atılabilen çok sayıda füze bataryasını hedef aldı. İsrail’in, Suriye ordusuna ait insansız hava araçları, savaş uçakları, saldırı helikopterleri, radarlar, tanklar ve uçak hangarları dahil olmak üzere bir dizi silah sistemini hedef aldığı biliniyor. İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee’ye bu saldırıların Suriye’nin askeri yeteneklerinin yüzde 70’inden fazlasını yok ettiğini söyledi. İsrail ayrıca, başta Lazkiye olmak üzere, Suriye donanmasına ait üsleri ve savaş gemilerini de vurdu. 

İsrail ayrıca 15 donanma gemisinin demirlediği Mina Al-Bayda’da Suriye donanma tesisini vurdu. İsrail hava saldırısı Şam, Humus, Tartus, Lazkiye ve Palmira’yı hedef aldı.

HEDEFLERİ CASUS MU BİLDİRDİ?

Bu kapsamlı saldırıya yönelik tepkiler sürerken, The Media Line isimli bir internet sitesi, bu saldırıların eski Suriye yönetimindeki bir bakan ile koordine edildiğini ileri sürdü. Szıdırılan belgelere dayandırılan haberde, eski Suriye Savunma Bakanı Korgeneral Ali Mahmud Abbas ile İsrailli aracılar arasında şifreli mesajlaşma uygulamaları aracılığıyla iddia edilen işbirliğini gündeme getirildi. Haberdeki  belgeler, “Mousa” olarak tanımlanan bir İsrail ajanının Esad rejimiyle iletişim kurduğunu ve Şam ve Halep yakınlarındaki İran mevzilerine saldırıları koordine ettiği iddiasını ortaya koyuyor.

Suriye’yi kontrol eden muhalif grupların ortak operasyonlar yönetimindeki bir lider olan Ahmad Al-Dalati, The Media Line’a Esad rejiminin düşmesinin ardından ele geçirdikleri tüm askeri tesisleri güvence altına aldıklarını söyledi. Al-Dalati, İsrail saldırılarının füze depolarına, bilimsel araştırma merkezlerine ve deniz araçlarına odaklandığını ve bu tür eylemlerin kabul edilemez olduğunu söyledi. Dalati, İsrail’in İran güçlerinin bu alanlarda hala mevcut olduğu iddiasını reddetti.

ÖNCE GOLAN İŞGALİ GENİŞLEDİ

İsrail ordusu, Suriye rejimin yıkılmasının ardından önce Golan Tepeleri’ndeki statükoyu değiştirdi. İsrail, 1973 Yom Kippur Savaşı’ndan sonra 1974’te ateşkes anlaşmasıyla kurulan Suriye’deki tampon bölgenin kontrolünü ele geçirerek operasyonlara başladı. Başbakan Benjamin Netanyahu, konuşlandırmanın Suriye birliklerinin mevzilerinden terk edilmesi nedeniyle gerekli olan geçici bir savunma önlemi olduğunu iddia etti. Netanyahu bir basın toplantısında, “İsrail ordusuna, hiçbir düşman gücünün İsrail sınırının hemen yanına yerleşmemesini sağlamak için bu mevzileri devralma emri verdik.” dedi.

İsrail, bu bölgeye yönelik çalışmalarını yakın zamanda artırmıştı. İsrail, Ekim ayında kara mayınlarını temizledi ve Golan Tepeleri ile tampon bölge arasındaki sınır boyunca yeni bariyerler kurdu. Ayrıca İsrail ordusu tampon bölge içindeki birkaç Suriye köyünde sokağa çıkma yasağı uygulayarak sakinlere ikinci bir duyuruya kadar evde kalmalarını emretti.

Papa Francis’in gündeminde Ortadoğu var

Papa Francis'in gündeminde Ortadoğu var

Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Francis, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile Ortadoğu’daki son durumu görüştü.

Vatikan Basın Ofisi’nden yapılan yazılı açıklamada, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Vatikan’da Papa Francis, Vatikan Devlet Sekreteri Kardinal Pietro Parolin ve Vatikan Devletlerle ve Uluslararası Örgütlerle İlişkiler Sekreteri (Dışişleri Bakanı) Monsenyör Paul Richard Gallagher ile görüştüğü kaydedildi. Görüşmede, Vatikan ve Filistin arasındaki iyi ilişkilere değinildiği bildirilerek, “Katolik Kilisesi’nin Filistin toplumuna, özellikle Gazze’deki çok ciddi insani duruma yardım konusundaki önemli katkısı vurgulandı. Gazze’de bir ateşkes sağlanması ve tüm rehinelerin bir an önce serbest bırakılması dileği iletildi.” denildi. Her türlü terörün kınandığı aktarılan açıklamada, “İki devletli çözüme yalnızca diyalog ve diplomasi yoluyla ulaşılmasının önemi üzerinde duruldu. Ayrıca, özel bir statüyle korunması gereken Kudüs’ün, üç büyük tek tanrılı dinin buluşma ve dostluk yeri olmasının sağlanması gerektiği belirtildi.” ifadelerine yer verildi.

NASA açıkladı: Başka gezegendeki ilk hava aracı kazasının ayrıntıları belli oldu

NASA açıkladı: Başka gezegendeki ilk hava aracı kazasının ayrıntıları belli oldu

NASA, Mars’ın ince atmosferinde uçmanın mümkün olmadığını göstermek için tasarladığı Ingenuity helikopterinin neden düştüğünü açıkladı.

NASA, Mars’ta gerçekleşen ilk hava aracı kazasının nedenlerini ortaya koydu. 2021’de Mars’a inen NASA helikopteri Ingenuity, başka bir gezegende uçan ilk hava aracı olarak tarihe geçmişti.
Başlangıçta sadece 30 gün içinde 5 uçuş yapması planlanan Ingenuity, beklenenden çok daha iyi bir performans göstererek yaklaşık 3 yıl boyunca Kızıl Gezegen’de görev yaptı ve önemli veriler sağladı.
Ancak 18 Ocak 2024’te gerçekleştirdiği 72. uçuşunun ardından helikopter, yerden 19 saniye yükseldikten sonra alçalmaya başladı ve yere çakıldı.
Rotorlarının arızalanması nedeniyle bir daha havalanamayan helikopter, bu kazayla birlikte Dünya dışında bir gezegende gerçekleşen ilk hava aracı kazasını da yaşadı.
NASA, kazanın ardından yürüttüğü soruşturmanın bulgularını 11 Aralık 2024’te paylaştı. Araştırmacılar, Mars’ın yüzeyinin nispeten düz ve yavan olması nedeniyle Ingenuity’nin kazasına yol açtığını belirtti.
Ingenuity’nin navigasyon sistemi, çevresindeki yüzey şekillerini inceleyerek aracın iniş yapacağı noktayı belirliyordu. Ancak Jezero Krateri’nin kum şeritleriyle dolu bir bölgesinde yapılan bu uçuş sırasında sistemin, yüzey şekillerinin eksikliği nedeniyle yeterli veri toplayamadığı tespit edildi.
NASA’nın açıklamasına göre, 72. uçuş sırasında gönderilen veriler, kalkıştan yaklaşık 20 saniye sonra navigasyon sisteminin takip edilecek yeterli yüzey şekli bulamadığını gösterdi.
Ingenuity’nin ilk pilotu Havard Grip, “Elimizdeki verilerle birden fazla ihtimal mümkün olsa da bu senaryonun en muhtemel seçenek olduğunu düşünüyoruz” diyerek, yüzey dokusunun eksikliği nedeniyle navigasyon sisteminin sınırlı bilgiyle çalışmasına yol açtığını ifade etti.
Kaza sonrası uçamayan Ingenuity, yerinden kıpırdamasa da Mars’tan önemli bilgiler göndermeye devam ediyor.
Helikopterin sağladığı veriler, Kızıl Gezegen’i keşfetmeye devam edecek diğer araçların geliştirilmesine katkı sağlıyor. Ingenuity, doğrudan iletişim kurulamasa da, Perseverance adlı Mars gezgini aracılığıyla bu bilgileri Dünya’ya iletiyor.
NASA ekibi, araştırma sonuçlarını 11 Aralık 2024’te Amerikan Jeofizik Birliği’nin yıllık toplantısında sundu ve Ingenuity’nin halefine dair detayları da paylaştı.
Henüz geliştirilme aşamasına geçilmeyen yeni helikopterin, birkaç kilogram ağırlığında bilimsel ekipman taşıması ve bir günde 3 kilometreye kadar yol alması amaçlanıyor.
NASA, Ingenuity’nin başarısından elde edilen verilerle, gelecekteki Mars helikopter projelerine ışık tutuyor.
Bu yeni helikopter, daha uzun mesafeleri kat edebilecek ve daha fazla bilimsel veri toplayabilecek şekilde tasarlanacak. NASA, bu gelişmelerin Mars keşiflerinde yeni bir dönemi başlatacağına inanıyor.

Bilim insanları ”Kahvaltıdaki en tehlikeli besin” diyerek uyardı: Erken ölüm riskini yüzde 84 artırıyor

Bilim insanları ''Kahvaltıdaki en tehlikeli besin'' diyerek uyardı: Erken ölüm riskini yüzde 84 artırıyor

Bilim insanları, özellikle kahvaltılarda tüketilen ekmek ve patates gibi gıdaların, kalp krizi ve felç riskini yüzde 60 oranında artırdığını belirterek uyardı. Bu duruma, kavrulma sırasında ortaya çıkan ”akrilamid” isimli kimyasalın yol açtığı ifade edildi.

Yapılan son araştırmaya göre, kızarmış ekmek ve patateste oluşan akrilamid isimli madde, kalp krizi ve felç riskini ciddi oranda tetikliyor. Genellikle nişastalı ürünlerin kavrulması ve fırınlanması sırasında ortaya çıkan bu kimyasal, sigara ve bazı kozmetik ürünlerin içerisinde de bulunuyor.
Doğal şekerlerin ısıyla reaksiyona girerek kararması sonucu meydana gelen yanmış karbonhidratlar da akrilamid açısından zengin gıdalar arasında yer alıyor.
Akrilamidin vücutta kanser riskini artırabileceği yönündeki endişeler uzun zamandır gündemdeydi ancak İspanyol uzmanlar, akrilamid tüketiminin kalp ve damar hastalıkları üzerinde de olumsuz etkiler yaratabileceğini ortaya koydu.
Nutrients dergisinde yayımlanan araştırmada, 100 binden fazla kişiyi kapsayan yaklaşık 20 yıllık veriler incelendi. Çalışma, yüksek akrilamid alımının kalp krizi ve felç gibi ciddi kardiyovasküler sağlık sorunlarının yanı sıra erken ölüm riskine de yol açabileceğini gösterdi. Aşırı akrilamid alımının, tip 2 diyabet riski taşıyan kişilerde kardiyovasküler ölüm riskini yüzde 84 oranında artırdığı da belirlendi.
Çin’de yapılan bir başka araştırma ise yüksek akrilamid maruziyetinin önümüzdeki on yıl içinde kalp ve damar hastalıkları riskini yüzde 47 ila 67 arasında artırabileceğini kanıtladı.
Bu çalışmalarda, diyetteki akrilamid seviyesinin ortalama 32,6 ila 57 mikrogram arasında değiştiği belirtilirken, akrilamid seviyesi daha yüksek olanlarda daha ciddi kardiyovasküler sonuçlar gözlemlendi.
Profesör Oliver Jones, bir dilim tostun ortalama 4,8 mikrogram akrilamid içerdiğini ve bu miktarın ekmek yandığında iki katına çıkabileceğini söyledi.
İspanyol bilim insanlarına göre, akrilamid vücut dokularında yağ birikimine yol açabilir ve iltihaplanmayı artırarak kardiyovasküler hastalıkların öncüsü olan obeziteye katkı sağlayabilir.
Uzmanlar, akrilamidin birçok besinin içerisinde yaygın olarak bulunabileceğini, özellikle kızartılmış besinlerde daha yüksek oranda görülebildiğini belirtti.
Akrilamid, genellikle karbonhidrat içeren gıdaların yüksek sıcaklıklarda pişirilmesi sırasında oluşan bir kimyasal bileşiktir. Özellikle kızartma, kavurma, fırınlama gibi işlemler sırasında, özellikle patates, ekmek, kahve, bisküvi gibi gıdalarda akrilamid miktarı artabilir.
Akrilamid, amino asit asparagin ve şekerlerin yüksek sıcaklıklarda reaksiyona girmesi sonucu oluşur. Bu bileşik, genellikle kanserojen özellikleri ile tanınır ancak genel sağlık üzerindeki etkilerine dair araştırmalar, hala devam etmektedir.

Bursa Adliyesi’nde silahlı saldırı: 2 ölü, 2 yaralı

Bursa Adliyesi'nde silahlı saldırı: 2 ölü, 2 yaralı

Bursa Adliyesi’nde duruşma salonunda silahlı saldırı düzenlendi. İlk belirlemelere göre kurşunların isabet ettiği 2 kişi hayatını kaybetti, 2 kişi de yaralandı.

Uluyol’daki Bursa Adalet Sarayı’nda, Bursa 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde saat 11.00 sıralarında görülen duruşma sırasında, iddiaya göre müştekinin babası tarafından 2 sanığa ateş açıldı.

Duruşma salonunda büyük panik yaşanırken, jandarma ve polis ekipleri saldırgana müdahale etti.

İhbarla adliye binasına çok sayıda ambulans ve takviye ekip sevk edilirken, adliye binası boşaltıldı.

Saldırıda ilk belirlemelere göre 2 kişi hayatını kaybetti, 2 kişi de yaralandı.

Dolar kuru bugün ne kadar? (13 Aralık 2024 dolar – euro fiyatları)

Dolar kuru bugün ne kadar? (13 Aralık 2024 dolar - euro fiyatları)

Dolar – euro kaç TL? Dolar kuru en son ne kadar oldu? Bankalararası piyasada döviz kurlarında son durum.

Dolar/TL, yükselişle başlamasının ardından 34,9430 seviyesinden işlem görüyor. Dün yükseliş eğiliminde hareket eden dolar/TL, günü önceki kapanışın yüzde 0,1 üzerinde 34,8930’dan tamamladı. Dolar/TL, saat 10.10 itibarıyla yüzde 0,1 artışla 34,9430’dan işlem görüyor. Aynı dakikalarda euro/TL yüzde 0,1 azalışla 36,5810’dan, sterlin/TL de yüzde 0,4 düşüşle 44,1610’dan satılıyor. Dolar endeksi ise yüzde 0,1 artışla 107,1 seviyesinde bulunuyor. Analistler, bugün yurt içinde veri gündeminin sakin olduğunu, yurt dışında ise Avrupa’da dış ticaret dengesi ve sanayi üretimi verilerinin takip edileceğini belirterek, teknik açıdan dolar endeksinde 107,5 seviyesinin direnç, 106 seviyesinin destek olarak öne çıktığını bildirdi.

Çeyrek altın fiyatları bugün ne kadar oldu? 13 Aralık 2024 güncel altın kuru fiyatları

Çeyrek altın fiyatları bugün ne kadar oldu? 13 Aralık 2024 güncel altın kuru fiyatları

Çeyrek altın fiyatları bugün ne kadar oldu? 13 Aralık 2024 güncel çeyrek altın kuru fiyatları

Çeyrek altın fiyatlarında son durum…

ANLIK ÇEYREK ALTIN FİYATLARI

Altının gramı, güne yükselişle başlamasının ardından 3 bin 20 liradan satılıyor. Dün, ons fiyatındaki düşüşe paralel değer kaybeden altının gram fiyatı, günü önceki kapanışa göre yüzde 1,3 azalışla 3 bin 7 liradan tamamladı. Altının gram fiyatı, yeni güne yükselişle başlamasının ardından saat 09.45 itibarıyla önceki kapanışına göre yüzde 0,4 artışla 3 bin 20 lira seviyesinde bulunuyor. Aynı dakikalar itibarıyla çeyrek altın 5 bin liradan, cumhuriyet altını 19 bin 930 liradan satılıyor. Altının ons fiyatı, şu sıralarda önceki kapanışına göre yüzde 0,3 değer kazancıyla 2 bin 688 dolardan işlem görüyor. Dolar endeksinin diğer para birimleri karşısında değer kazanması ve devam eden siyasi ve jeopolitik gelişmeler altın fiyatları üzerinde etkili oluyor. Bu gelişmelerle beraber, ABD’nin 10 yıllık tahvil faizi şu sıralarda yüzde 4,32 seviyesinde bulunurken, dolar endeksi yükseliş eğilimini üst üste 6. güne taşımasının ardından şu sıralarda 107,1 seviyelerinde işlem görüyor. Analistler, bugün yurt içinde veri gündeminin sakin olduğunu, yurt dışında ise Avrupa’da dış ticaret dengesi ve sanayi üretimi verilerinin takip edileceğini belirterek, teknik açıdan altının ons fiyatında 2 bin 700 dolar seviyesinin direnç, 2 bin 650 dolar seviyesinin destek konumunda olduğunu bildirdi.

Çeyrek altının 3 yıllık grafiği

ÇEYREK ALTIN

Çeyrek altın ziynet takı grubunun en küçük üyesidir. Halk arasında küçük altın olarak adlandırılmaktadır. ÇEYREK ALTIN KAÇ GRAMDIR? Altınlar ağırlıklarına göre değer kazanırlar. Çeyrek altın 18 mm kalınlığında ve 22 ayardır. Çeyrek altın 1,75 gram ağırlığındadır. Bir çeyrek altındaki has altın ağırlığı ise 1,635 gram olarak hesaplanmıştır. KULPLU ÇEYREK ALTINLAR DAHA MI PAHALIDIR? Çeyrek altın gerek takı, gerek ziynet eşyası, gerek yatırım aracı olarak kullanılmıştır. Hediyelik olarak nitelendirilen çeyrek altınlar kulplu olur. Yatırım amaçlı tercih edilen çeyrek altınlar ise kulpsuz olmaktadır. Çeyrek altının has altın içeriği kulplarında yer almaz. Çeyrek altındaki kulplar altın değildir.

Esad rejiminin mahkum kayıtları: “İdam edildi, hastalıktan öldü, kayıp”

Esad rejiminin mahkum kayıtları:

Ülkenin en kötü şöhretli hapishanesi Sednaya’daki mahkumların rejim karşıtı güçler tarafından serbest bırakılmasının ardından, Suriyeli ailelerin amansız arayışı başladı. Binlerce aile Sednaya’nın duvarları arasında sevdiklerinden bir iz ararken, rejimin işkence merkezinde tutulan mahkum kayıtları ortaya çıktı. Bu kayıtlarda mahkumların ölüm nedenleri ve isimleri yer alıyordu. Ölülerin bedenlerini belgelemekle görevli bir askeri fotoğrafçı, daha sonra savaş suçları kovuşturmalarında kanıt olarak kullanılan yüz binlerce fotoğrafı hapishaneden çıkardı. Hapishaneden çıkarıldıktan sonra Şam Hastanesi’ne götürülen binlerce ceset ise yakınları tarafından teşhis edilmeyi bekliyor. İşte rejimin işkence merkezi ve 13 yıllık iç savaşın başlattığı gözaltı ağında kaybolan on binlerin hikayesi…

Ülkenin en kötü şöhretli hapishanesi Sednaya’nın zeminini tarayan Suriyeliler, tutuklu listelerini karıştırıyor ve gizli hücreler veya mezarlar bulmak için beton zemini kazıyor.
On binlerce kişi, Devlet Başkanı Beşar Esad rejiminin 2011’deki ayaklanmayı bastırmak için harekete geçmesinden bu yana ülkenin genişleyen gözaltı ağında kayboldu.
Sivil halk, muhalif askerleri ve kurtarma ekipleri, askeriye tarafından yönetilen Sednaya Hapishanesi’nin hücre bloklarında bırakılan giysi yığınları ve kırmızı iplerle karşılaştı.
Dışişleri Bakanlığı, 2017’de hapishanede her gün 50 kadar kişinin asıldığını söyledi.
Muhalifler, Esad’ı devirdikten sonra Sednaya’yı açtı, tutukluları serbest bıraktı ve halkın kayıpları aramasına izin verdi.
Amerikan gazetesi Wall Street Journal’a konuşan avukat Ammar El-Bara, “Yüzde 99’u öldü” yorumunda bulundu.
Hapishane kayıtlarına ulaşan avukat, isimlerden oluşan bir listeyi okudu: “İdam edildi, idam edildi, hastalıktan öldü.”
Büyük tutuklu gruplarının tutulduğu hücreler atılmış giysilerle doluydu ve ince şilteler yere saçılmıştı. Bir hücrenin duvarına “Bir gün” kelimeleri kazınmıştı.
Batılı hükümetlere, insan hakları gruplarına ve suistimallerden kurtulanlara göre, iç savaştan sonra rejim işkence ve toplu tutuklamaları endüstriyel bir ölçeğe genişletti.
2022’ye kadar yaklaşık 100 bin Suriyeli kaybolmuştu.
Kimyasal silah kullanımı ve muhaliflerin elindeki bölgeleri bombalamasının yanı sıra, Esad’ın hapishaneleri, rejiminin vahşetinin küresel bir sembolü ve birçok ülkenin onu dışlamasının temel nedeni oldu.
Suriye’deki iç savaş sırasında yüz binlerce insan öldü ve 12 milyon insan evlerinden edildi.
2014 tarihli bir rapor, Esad hükümetinin yaklaşık 11 bin tutukluyu idam ettiğine dair kanıt buldu.
Ölülerin bedenlerini belgelemekle görevli bir Suriye askeri fotoğrafçısı, daha sonra savaş suçları kovuşturmalarında kanıt olarak kullanılan yüz binlerce fotoğrafı hapishaneden çıkardı.
Başkentteki bir tıbbi tesis olan Şam Hastanesi’nde, gözyaşları içindeki siviller, sağlık görevlilerinin Esad’ın düşüşünden bu yana hapishanelerden çıkarıldığını söylediği düzinelerce cesedin arasında yakınlarını aradı.
Cesetler sedyelerde, paslanmaz çelik dolaplarda ve hastanenin bitişiğindeki avluda yerde bulunuyordu.
Şam’da yaşayan 50 yaşındaki Amira Humusi isimli anne, başkentteki Şam Hastanesi’nde hapishanelerden çıkarıldığı söylenen cesetler arasında oğlunu tespit etti.
Sağlık görevlilerinin kayıp yakınlarını tutmaya çalıştığı sırada “bir saniye” diyen Humusi, “O benim oğlum” diyerek feryat etti.
50 yaşındaki anne, 20 yaşındaki demir işçisi Muhammed Faiz Ebu Şakra’yı göğsündeki bir çift yıldız dövmesinden tanıdı.
Anne, oğlunun 26 Ekim’de güvenlik güçleri tarafından kaçırıldığında gece geç saatlerde bir komşunun evinde arkadaşlarıyla olduğunu söyledi.

Dünyanın en genç şampiyonu: 18 yaşındaki Gukesh Dommaraju, satrançta tarihe geçti

Dünyanın en genç şampiyonu: 18 yaşındaki Gukesh Dommaraju, satrançta tarihe geçti

Hindistanlı genç satranç oyuncusu Gukesh Dommaraju, 2024 FIDE Dünya Satranç Şampiyonası’nda Çinli rakibi Ding Liren’i 7,5-6,5 yenerek, klasik satrançta en genç dünya şampiyonu unvanını kazandı. Zaferini gözyaşlarıyla kutlayan Gukesh, Hindistan’ın Viswanathan Anand’dan sonra ikinci dünya şampiyonu oldu.

Hindistan’ın genç satranç büyükustası Gukesh Dommaraju, 2024 FIDE Dünya Satranç Şampiyonası’nda büyük bir başarıya imza atarak tarihe geçti.
Singapur’da düzenlenen finalde, Çinli rakibi Ding Liren’i 7,5-6,5’lik bir skorla mağlup eden Gukesh, klasik satrançta en genç dünya şampiyonu unvanını kazandı.
18 yaşındaki Gukesh, 14 maçlık final serisinin son oyununa Ding ile eşit puanla girdi. Maç, hızlı satranç tiebreak’lerine doğru giderken, Ding’in yaptığı kritik bir hata, Gukesh’e zaferi getiren puanı kazandırdı.
Zaferin ardından gözyaşlarını tutamayan Gukesh, babasına sarılarak duygusal bir kutlama yaptı. Hindistan’daki satrançseverler ise genç şampiyonun başarısını coşkuyla kutladı. Gukesh, Hindistan’ın Viswanathan Anand’dan sonra kazandığı ikinci dünya şampiyonluğunu elde etti.
Maç sonrası düzenlenen basın toplantısında duygularını paylaşan Gukesh, Ding’in hatasını ilk anda fark etmediğini ancak bu anı “hayatının en güzel anı” olarak tanımladığını belirtti. Gukesh, “Satranç oynamaya başladığım altı buçuk yaşından beri bu anı hayal ediyordum. Her satranç oyuncusu bu anı yaşamak ister, ama bunu çok az kişi başarır. Şu anda rüyamı yaşıyorum,” dedi.
Gukesh, dört yıl önce şampiyon olan efsanevi Garry Kasparov’dan daha genç yaşta bu unvana ulaşarak, “Tanrı’ya şükrediyorum. Bu süreç boyunca birçok mucize yaşadım ve bu zafer, yılların emeğinin bir sonucu,” ifadelerini kullandı.
Gukesh’in tarihi zaferi, Hindistan Başbakanı Narendra Modi tarafından da kutlandı. Modi, sosyal medya platformu X’te yaptığı paylaşımda,
“Tarihi ve örnek bir başarı! Gukesh Dommaraju’yu bu olağanüstü başarısından dolayı tebrik ediyorum. Bu zafer, onun benzersiz yeteneğinin, çalışkanlığının ve kararlılığının bir sonucudur. Bu başarı, milyonlarca gence büyük hayaller kurmaları ve mükemmeliyet için çabalamaları konusunda ilham verdi” dedi.
Efsanevi satranç oyuncusu Viswanathan Anand da Gukesh’i tebrik ederek, “Bu, satranç ve Hindistan için gurur verici bir an,” dedi. Anand, Ding Liren’in de maç boyunca gösterdiği güçlü performansa dikkat çekerek, onun da ne kadar büyük bir şampiyon olduğunu vurguladı.