ABD Başkanı Donald Trump’ın keskin çıkışlarının ardından “Avrupa, ABD’siz ayakta kalabilir mi?” sorusu dünyanın gündemini belirlemeye başladı. NTV Dış Haber Editörü Sare Selvi Öztürk, Avrupa Üniversitesi Enstütisi’nin Ulusötesi Yönetim Fakültesinde ders veren Prof. Nathalie Tocci ile Avrupa-Amerika gerilimini konuştu.
İkinci dünya savaşı sonrasına dayanan ABD ile Avrupa ilişkileri darbe üstüne darbe aldı.
Önce ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in Münih’te Güvenlik Konferansında Avrupa’yı azarlaması, ardından da ABD’nin, Avrupa ve Ukrayna’yı davet etmeden Rusya ile görüşerek ikili ilişkileri normalleştirme adımı atması şok dalgaları yarattı.
Avrupalı yetkililer ise Amerika’dan bağımsızlıklarını kazanma vaktinin geldiğini artık daha yüksek sesla ifade ediyor. Peki Transatlantik ittifakının sonuna mı geliyoruz? Ve ABD kıtaya desteğini çekmeye hazırlanırken Avrupalılar kendi güvenliklerinin sorumluluğunu üstlenebilir mi?
Trump’ın Ukrayna politikasını ani bir şekilde değiştirmesinin ardından, Avrupa’nın Amerika’dan artık bağımsızlığını kazanması gerektiğine dair çağrılar arttı. Peki, Avrupa ABD’siz hayatta kalabilir mi? Dünyanın en zengin, müferreh 27 ülkesinden oluşan bir Avrupa Birliği’nden bahsediyoruz, böyle bir durumda elbette Amerika olmadan hayatta rahatlıkla kalabiliriz. Ancak tarihe ve şuanki realiteye baktığımızda ise, son yüzyılın büyük bir çoğunluğunda askeri olarak Amerika’ya dayanan bir Avrupa görüyoruz. Amerika’ya olan bu bağımlılık sadece fiziksel ve maddi imkanlar olara değil, Avrupa Amerika’ya olan psikolojik olarak da bir bağımlılığı var. Bugün çoğu Avrupa ülkesi liderine “ABD olmadan kendimizi koruyabilir miyiz?” diye sorsanız, alacağınız cevap yüzde yüz “hayır” olacaktır. Elbette biz Avrupalılar da olarak Amerika gibi büyük bir gücün desteğini yanımızda hissederek yaşamlarımızı sürdürmeyi çok isteriz. Ama bir sabah Amerika’ya eskisi gibi güvenip ve dayanmaycağımız gerçeğine uyandık. Onun için hem fiziksel hem de psikolojik olarak hazırlık yapmamız gereken şey, dünyanın en zengin 27 ülkesi olarak artık Amerika olmadan kendi başımızın çaresine bakmak olmalı. Avrupa Birliği ekonomik olarak kendi kendine yetebilen büyük bir güç. Ancak güvenliği söz konusu olduğunda aynı şeyi söyleyemiyoruz. Peki Avrupa Amerika olmadan kendini nasıl güvende hissedebilir? Bunu aşmanın tek yolu güvenlik alanında daha fazla yatırım yapmalarından geçiyor. Şu an halihazırda Avrupa ülkeleri, gayri safi milli hasılalarının yüzde 2’sini güvenlik alanındaki harcamalara ayırıyor. Bunu önümüzdeki zamanda daha da artırabilirlerse, hatrı sayılır bir askeri yeterliliğe ulaşacaklarını düşünüyorum. Tabi konu sadece ne kadar askeri güce sahip olmakta değil, bu askeri gücün ne şekilde kullanılacağına dair Avrupa ülkeleri arasında yepyeni bir iletişim ve koordinasyon sisteminin kurulmasını gerektirecektir. Ve daha da önemlisi, güvenlik konusunda herşeyi Avrupa ülkeleri olarak tek başımıza yapmak durumunda değiliz. Amerika artık NATO’dan yüz çevirmiş olabilir. Ama Türkiye, Kanada, Norveç ve İngiltere gibi hala NATO’nun müttefiği olan bize destek olacak, Avrupa’nın güvende olmasını önemseyen ve destekleyen ülkeler var.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron uzun süredir “gerçek bir Avrupa ordusu” için bastırmasıyla biliniyor. Peki sizce kendine yetebilen, gerçek bir Avrupa ordusu kurulabilir mi? Ben buna sıfırdan bir Avrupa ordusu kurma olarak bakmıyorum. Amerika’nın etkisi bir yana, Avrupalı ülkeler hem kendi aralarında hem de NATO iş birliği içinde güvenlik anlamında zaman içinde bir çok kabiliyet geliştirdi. Onun için sıfırdan bir Avrupa ordusu kurma fikrinden ziyade, ben mevcut olan kalibiyet ve tecrübelerle ve tüm Avrupa ülkeleri olarak daha yakın temasta olarak kapasitemizi daha üst noktaya çıkarma fikrine daha yakınım. Hele ki Avrupa kıtasında, hemen yanı başımızda bir savaş sürerken bu çabaya girilmemesi gerektiği düşüncesindeyim. ABD ve Rusya Riyad’da hem ilişkileri düzeltmek hem de 3 yıl aşan savaşı bitirmek için bir araya gelmişti. Ama bu görüşmelere ne AB ne de Ukrayna davet edildi. Avrupalılar, ABD ve Rusya’nın Ukrayna’daki savaşla ilgili müzakerelerine mesafe koymalı mı? Ve yeniden nasıl müdahil olabilirler? Bizim Avrupa olarak zaten o görüşmelerde olmamız gerekiyor mu, bundan emin değilim. Çünkü mesele iki ülke arasında, yani Ukrayna ve Rusya arasında gerçekleşmesi gereken bir görüşme bu. ABD, şuan hem Ukrayna ile gerek değerli madenler üzerinden gerekse başka anlamlarda anlaşmaya çalışıyor, bir yandan da Rusya ile ilişkilerini normalleştirme yolunda. Peki biz Avrupalılar ne yapıyoruz, Avrupalı olmaya Türkiye’yi de ekliyorum. Biz ne istiyoruz, neleri başarabiliriz, kırmızı çizgilerimiz neler bunları belirememiz gerekiyor. Burada ABD’nin aksiyonlarına göre şekil almaktan ziyade bizim kendi tavırımızı ve duruşumuzu belirlememiz gerekiyor. Eski ittifaklar yıkılırken, yepyeni itifakların kurulduğu bir dönemden geçiyoruz. Peki siz bu yeni kurulan düzende Türkiye’yi nerede görüyorsunuz? Ben her zaman Türkiye’yi bir Avrupa ülkesi olarak gördüm. Türkiye’nin, Avrupa’nın güvenliğini sağlama konusunda çok büyük bir katkısı var. Hem NATO ile sağlam bir iş birliği içinde olması, hem Ukrayna hem de Rusya ile diplomatic ilişkilerini sürdürmesi takdire şayan. Sadece Avrupa’da değil, bölgede de Türkiye’nin Suriye başta olmak üzere üstlendiği çok önemli roller var. Tam da bundan dolayı Türkiye ile daha sıkı bir işbirliğinde olmamak hem Türkiye hem de Avrupa Birliği için tam anlamıyla bir intihar olur. Umarım bu kadar hayati önem arz eden bir ilişkinin bir sonraki safhaya çekilmesi için doğru bir zaman olduğunun farkına varılır ve bu yönde adımlar atılır.