Arkeologlar, Kudüs’te bin 200 yıl öncesine tarihlenen bir testi parçasında bir kedinin yoğurma hareketi yaparak bıraktığı en eski izi keşfetti.
Kudüs’teki arkeolojik kazılarda, bir kedinin yoğurma hareketi yaparak bir nesneye bıraktığı en eski iz keşfedildi. Kuzey Karolina Üniversitesi’nden Prof. Shimon Gibson ve Bar-İlan Üniversitesi’nden Dr. Rafael Lewis’in yürüttüğü çalışmalarda, Zion Dağı’nda üstünde pati izi bulunan bir testi parçası bulundu. Haaretz’in aktardığına göre, bu tesadüfi keşif yaklaşık bin 200 yıl öncesine, Abbasiler’in Kudüs üzerindeki hâkimiyetine tarihleniyor.
Bilim insanları, zanaatkarın yeni yaptığı testi fırında pişirmeden önce güneşte kurumaya bıraktığı sırada kedinin izini bıraktığını düşünüyor.
“GÜNEŞLENİRKEN YAPMIŞ OLABİLİR” Kedinin ön bacağının bir kısmının da izinin görülebildiği testide, tırnakların derine işlediği göze çarpıyor.
Tırnakların derine işlediği bu izler, hayvanın o sırada vücudunu esneterek hareket ettiğini düşündürüyor.
Prof. Gibson, “Pati izi, küçük kedinin muhtemelen testinin kıvrımlı kenarına yaslandığını ve güneşin tadını çıkardığını gösteriyor. Kudüs güneşini içine çekerken mırladığını tahmin ediyoruz,” diyor.
NEDEN BU HAREKETİ YAPIYORLAR? Kedilerin yoğurma hareketi, yavruluk döneminde süt akışını hızlandırmak için annenin vücuduna karşı yaptıkları bir eylem olarak biliniyor. Yetişkin kediler ise rahatlamak veya bölgelerini işaretlemek amacıyla bu hareketi yapıyor. Uzmanlar, bu eylemin dopamin salgılanmasına neden olduğunu ve bu nedenle kedinin keyfinin yerinde olabileceğini belirtiyor. Ancak Prof. Gibson, kedinin testiye pençelerini geçirmesinin, düşmek üzereyken kurumamış testiye tutunmak amacıyla da gerçekleşmiş olabileceğini ifade ediyor. Daha önce Roma İmparatorluğu dönemine ait çeşitli eserlerde kedi ve köpeklerin pati izlerine rastlanmıştı, ancak bu yeni bulgu, kedilerin yoğurma hareketini gösteren en eski kanıtı temsil ediyor. Prof. Gibson, “Pati izleri bol miktarda mevcut, ancak pençe ve yoğurma izleri yok,” diyerek bu bulgunun önemine dikkat çekiyor. Kedilerin tarih boyunca insanlar ile olan yakın ilişkisini gösteren bu bulgu, arkeologlar için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.