Donald Trump 20 Ocak’ta ABD’nin 47. Başkanı olarak yemin etti. İkinci kez ABD Başkanı olarak göreve gelen Trump, konuşmasında, “Amerikan bayrağını yeni ve cesur bir yöne taşımayı” vadetti. Bu vizyonun bir parçası olarak, Amerikan astronotlarını Mars’a gönderip ABD bayrağını dikmek istediğini açıkladı. Trump, Mars’ın kolonileştirilmesinin ABD’nin “açık kaderi” olduğunu savundu. Trump’ın bu açıklamaları, Elon Musk ile yaptığı görüşmelerin ardından daha fazla dikkat çekti. SpaceX’in kurucusu Musk, 2028 yılı gibi erken bir tarihte Mars’ta bir koloni kurulabileceğini defalarca kez dile getirmişti. Ancak bu hedefler uluslararası hukuk ve Dış Uzay Antlaşması nedeniyle yasal zorluklarla karşı karşıya. Peki, Mars ABD’nin yeni toprağı olabilir mi?
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, 4 yıl aradan sonra Beyaz Saray’a döndü. 20 Ocak’ta yemin eden Trump’ın Grönland ve Panama Kanalı konusundaki ısrarı, dünya genelinde ABD topraklarını genişletmek istediği şeklinde yorumlandı.
Donald Trump, yalnızca dünya üzerinde değil, uzayda da ABD topraklarını genişletme arayışında gibi görünüyor. Göreve başlama konuşmasında, Amerikan bayrağını “cesur, yeni bir yöne” taşıma sözü veren Trump, Amerika’nın “açık kaderinin” Mars’a “Stars and Stripes bayrağını dikmek olduğunu söyledi
Peki, Mars gerçekten ABD’nin 51. eyaleti olabilir mi?
Mars’ın ABD toprağı olması, Dış Uzay Antlaşması’na göre imkânsız. 1967’de imzalanan bu antlaşma, “Ay ve diğer gök cisimleri ulusal mülkiyete konu olamaz” ilkesini içeriyor. Londra Üniversitesi Hukuk Profesörü Said Mosteshar, bu kuralların, devletlerin uzaydaki herhangi bir gök cismi üzerinde hak iddia etmesini yasakladığını belirtiyor.
Uzmanlar, bu tür iddiaların yalnızca uluslararası hukuku değil, aynı zamanda uzay araştırmalarında iş birliği ilkesini de tehlikeye atacağını söylüyor. Bir ülkenin Mars üzerinde egemenlik iddiasında bulunması, diğer devletlerle ciddi diplomatik gerilimlere yol açabilir.
Özel şirketlerin uzayda faaliyet göstermesi konusunda belirsizlikler var. Dış Uzay Antlaşması, devletleri bağlarken özel şirketlere yönelik net bir düzenleme içermiyor. SpaceX gibi şirketler, Mars kaynaklarını ticari amaçlarla kullanabilir mi? Uzmanlar, bunun uluslararası hukukun bir boşluğu olduğunu belirtiyor.
Northumbria Üniversitesi’nden Dr. Fabio Tronchetti’ye göre, özel şirketlerin Mars’taki kaynakları kullanabilmesi için hükümetlerinden lisans alması gerekiyor. Ancak lisans verilmesi, şirketlere geniş hareket alanı sağlayarak yasa ihlallerine açık bir kapı bırakabilir.
Artemis Anlaşmaları, ABD’nin Ay ve diğer gök cisimlerindeki “güvenli bölgeler” konseptini öne sürdüğü bir düzenleme olarak dikkat çekiyor. Bu kurallar, ABD’nin gelecekte Mars üzerinde fiili bir kontrol oluşturmasına olanak tanıyabilir.
Uzay hukukçularına göre, bu düzenlemeler, devletlerin egemenlik iddiasında bulunmaksızın toprak üzerindeki haklardan fiilen yararlanmasının önünü açabilir. Ancak böyle bir durum uluslararası toplumda ciddi gerilimlere neden olabilir.
Uzmanlar, uzayda kaynak kullanımına dair mevcut yasaların yetersiz olduğunu ve devletlerin farklı kurallar benimsemesinin ileride büyük sorunlara yol açabileceğini düşünüyor. Hem ABD hem de Çin’in Ay ve Mars’ta üsler kurmaya yönelik iddiaları, ilerideki potansiyel çatışmaların habercisi olabilir.
Londra Üniversitesi’nden Dr. Jill Stuart, Mars yerleşimlerinin başlamadan önce Ay’daki üslerin ve uluslararası müzakerelerin bu sürece yön vereceğini belirtiyor. Ancak ülkeler arasındaki gerginliklerin artması durumunda, mevcut hukuki boşluklar büyük bir risk teşkil edebilir.
Mars’ın ABD topraklarına dâhil edilmesi, mevcut uluslararası hukuka göre imkânsız görünüyor. Ancak Trump’ın vizyonu ve SpaceX’in ticari hedefleri, Kızıl Gezegen’in gelecekte kimin kontrolünde olacağına dair önemli tartışmaları başlattı. Uzay hukuku uzmanlarına göre, bu tür girişimler yalnızca hukuki değil, siyasi ve etik sorunlara da yol açabilir.