3 kez meme kanserine yakalanan doktor açıkladı: “Doğru bildiklerim yanlışmış” diyerek anlattı

3 kez meme kanserine yakalanan doktor açıkladı:

40 yaşında meme kanseri teşhisi konulan doktor, “3 kez meme kanserine yakalandım ve diyet hakkında bildiğimi sandığım her şeyin yanlış olduğunu öğrendim” diyerek yaşadığı süreci anlattı. Beslenmenin kanser önleme ve tekrarlama üzerindeki rolü hakkında daha bilinçli olunması gerektiğini paylaştı.

DailyMail’de yer alan habere göre; Meme kanseri cerrahı Dr. Liz O’Riordan ilk olarak 2015 yılında, 40 yaşındayken meme kanseri olduğunu öğrendi. Ardından yaşadığı süreci ve neler yapılması gerektiğini anlattı.
2015 yılında, henüz 40 yaşındayken meme kanseri teşhisi konulduğunda, kariyerim boyunca tedavi etmeye adadığım hastalığın bir parçası olacağımı hiç düşünmemiştim. Teşhisten önceki yaşam tarzım, yoğun çalışma saatleri ve yetersiz beslenme alışkanlıkları nedeniyle hayli dengesizdi. Zamanımın çoğunu tahıl gevrekleri, çips ve hazır yemeklerle geçiriyordum.
Evliliğimle birlikte beslenme alışkanlıklarım bir nebze iyileşse de, eşim şehir dışındayken eski düzenime geri dönüyordum. Teşhisimden sonra bile bu durum değişmedi. Sol göğsüm alındı, kemoterapi ve radyoterapi gördüm. Ancak, 2018’de kanser geri döndü; 2023’te ise yeniden. Bu noktada, beslenmenin kanser önleme ve tekrarlama üzerindeki rolü hakkında daha bilinçli olmam gerektiğini fark ettİ
Dr. Liz O’Riordan “Kanserle ilgili bilgi kirliliğinin hızla yayıldığı sosyal medya ortamında, güvenilir kaynaklara yönelmek çok önemli. Uzmanlarla görüşerek ve dünyaca ünlü kanser araştırma kuruluşlarından öneriler toplayarak beslenme üzerinde çalıştım. Bu çalışmalardan yola çıkarak şu temel prensipleri oluşturdum” diyor.
Beslenme alışkanlıklarımda ‘80:20 kuralı’nı benimsedim. Yani yiyeceklerin %80’i vücudu besleyen sağlıklı seçimlerden , %20’si ise keyif alınan ikramlardan oluşuyor. Ancak bazen moralimin düşütüğü anlarda kendime izin verdiğim kaçamaklar da yapıyorum. Denge, yoksunluk hissetmeden sağlıklı kalmanın anahtarı.
Oxford Üniversitesi’nin araştırması, bitki bazlı bir diyetin kanser riskini azalttığını ortaya koyuyor. Sebzeler, vitamin ve lif bakımından zengin oldukları gibi, iltihaplanmayı azaltıyor ve sağlıklı bir kiloyu destekliyor. Öğünlerimin üçte ikisinin bitki bazlı olmasına dikkat ediyorum.
Haftada üç porsiyondan fazla kırmızı et tüketmemeye ve işlenmiş etlerden kaçınmaya çalışıyorum. Ara sıra yapılan kaçamaklar, günlük alışkanlıkların bir parçası olmadığı sürece sorun oluşturmaz.
Protein, vücudun onarımı ve iyileşmesi için hayati önem taşır. Fasulye, yumurta, balık ve tavuk gibi kaynaklardan yeterli mıktarda protein alıyorum. Gönül rahatıyla tüketemediğim yiyecekler için çikolatalı protein shake gibi alternatifler buluyorum.
Aşırı işlenmiş gıdalardan tamamen uzak durmak zor olabilir. Bunun yerine, bu tür yiyeceklerin tüketimini çok az ve aralıklı tutmaya çalışıyorum. Mikrodalgada buharda pişirilmiş sebzeler veya yemek kiti hizmetlerinden yardım alarak besleyici öğünler hazırlıyorum.
Alkol, en az yedi farklı kanser türü ile bağlantılıdır. Bu nedenle, alkolün tüketimini mümkün olduğunca az tutuyorum. Özel durumlarda bir bardak içki içmeyi tercih ediyorum.
Beslenme düzeni dengeli olan bir bireyin takviyelere ihtiyacı yoktur. Aşırı takviyelerin zararlı olabileceği ve tedaviye olumsuz etkiler yapabileceği unutulmamalı. Kanser hastaları, takviye kullanmadan önce mutlaka doktorlarına danışmalıdır.
Kanser ve beslenme konusundaki bilgi kirliliğinin aksine, kanıtlara dayalı ve sürdürülebilir değişiklikler yapmak hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı destekler. Mükemmeliyetçilik öncelik değil; önemli olan bilinçli ve dengeli bir yaklaşımdır.