200 yıllık Hindu geleneği: Dünyanın en kanlı bayramı başladı

200 yıllık Hindu geleneği: Dünyanın en kanlı bayramı başladı

Nepal’de her beş yılda bir düzenlenen ve hayvanların toplu olarak kurban edilmesini içeren Gadhimai bayramı, bu sene de başladı. Dünyanın her yerinden hayvan aktivistleri, bu geleneğe tepki gösteriyor. Bayrama karşı kampanyaya 2009’da başlayan aktivistler, o sene 500 bine yakın hayvanın öldürüldüğünü iddia ediyor. Hindu inancına göre Tanrıça Gadhimai adına hayvan kurban etmek kutsal kabul ediliyor. 2016’da Nepal Yüksek Mahkemesi, 200 yılı aşkın geçmişi olan bayramın sonlanması için harekete geçti.

Nepal’de toplu hayvan kurban etme festivali devam ediyor.
Hayvan hakları aktivistleri, her beş yılda bir düzenlenen ve geleneksel olarak toplu kurbanlarla son bulan festival kapsamında binlerce hayvanın öldürüldüğünü iddia ediyor.
Aktivistler, Nepal hükümetine “dehşet verici bir kan banyosu” olarak adlandırdıkları festivali durdurması çağrısında bulundu.
Her 5 yılda bir düzenlenen Gadhimai bayramı, 8-15 Aralık’ta on binlerce keçi, koyun, manda, tavuk, fare ve kuşun topluca kurban edilmesi anlamına geliyor.
Humane Society International India’ya göre 2019’da en az 250 bin hayvan öldü.
Bayrama karşı kampanyaya 2009’da başlayan aktivistler, o sene 500 bine yakın hayvanın öldürüldüğünü iddia ediyor.
Hindu inancına göre Tanrıça Gadhimai adına hayvan kurban etmek kutsal kabul ediliyor.
Bu geleneğin şans getirdiğine ve dileklerin gerçekleşmesini sağladığına inanılıyor. Ayrıca erkek çocuğu olanlar da bu ritüeli gerçekleştiriyor.
Bu bayram Hindistan’da da oldukça popüler.
2016’da Nepal Yüksek Mahkemesi, 200 yılı aşkın geçmişi olan bayramın sonlanması için harekete geçti.
Aktivistler, Nepal sınırında Hindistan polisiyle birlikte çalışarak hayvanların kurban edilmek üzere tapınağa taşınmasına engel oluyor.
Hindistan Yüksek Mahkemesi 2014’te, sınırda hayvan kaçakçılığının engellenmesini emretti.
Nepal Hayvan Hakları Federasyonu Başkanı Sneha Shrestha, hayvanların yüzde 80’i Hindistan’dan geldiği için bu önlemin önemli olduğunu vurguluyor.

Ziyech kararını verdi: Galatasaray transfer için düğmeye bastı

Ziyech kararını verdi: Galatasaray transfer için düğmeye bastı

Galatasaray’da forma giyen Hakim Ziyech’in devre arasında sarı-kırmızılılardan ayrılma kararı aldığı ve bu kararını takım arkadaşlarıyla paylaştığı öne sürüldü. Ayrılık ihtimalini göz önünde bulunduran Galatasaray’ın kanat transferi için çalışmalara başladığı kaydedildi.

Galatasaray’da devre arasında yapılacak transferlerin yanı sıra takımdan ayrılacak oyuncular da merak konusu oldu.
Geleceği belirsizliğini koruyan Hakim Ziyech de bu oyunculardan biriydi.
Fanatik’in haberine göre, Faslı futbolcunun devre arasında Galatasaray’dan ayrılma kararı aldığı ve bu kararını takım arkadaşlarına ilettiği öne sürüldü.
Sarı-kırmızılıların da olası ayrılık durumunda kanat transfer için çalışmalarını sürdürdüğü belirtildi.
Bu sezon Galatasaray formasıyla 10 resmi maça çıkan Ziyech, bu mücadelelerde 1 asistlik katkı sağladı.

Barış Alper Yılmaz’dan dev maç öncesi özel talep

Barış Alper Yılmaz'dan dev maç öncesi özel talep

Galatasaray’ın Sivasspor ile oynadığı mücadelede sakatlanan ve yaklaşık üç hafta sahalardan uzak kalması beklenen Barış Alper Yılmaz’ın, sağlık ekibine özel bir talepte bulunduğu öne sürüldü. Milli futbolcunun Trabzonspor mücadelesinde sahada olmak istediği ve sağlık ekibinin de Barış Alper’i dev maça yetiştirmeye çalıştığı kaydedildi.

Galatasaray’da Süper Lig’de Sivasspor’u 3-2 mağlup ettiği maçta Rey Manaj’ın sert müdahalesine maruz kalan Barış Alper Yılmaz’ın 3 hafta sahalardan uzak kalması bekleniyordu.
Sarı-kırmızılılardan yapılan açıklamada kemik ödemi ve dizinde esneme olduğu belirtilen milli futbolcunun sağlık ekibinden özel bir istekte bulunduğu belirtildi.
Fanatik’in haberine göre, Barış Alper Yılmaz’ın 16 Aralık’ta Galatasaray ile Trabzonspor arasında oynanacak maçta sahada olmak istediği öne sürüldü.
Öte yandan bu talebi dikkate alan sağlık ekibinin 24 yaşındaki oyuncuyu dev maça yetiştirmek için seferberlik ilan ettiği vurgulandı.
Bu sezon sarı-kırmızılı formayla 22 resmi maça çıkan Barış Alper, bu mücadelelerde 7 gol atıp, 1 asistlik katkı sağladı.

Ancelotti’den Arda Güler müjdesi: İddialara son noktayı koydu

Ancelotti'den Arda Güler müjdesi: İddialara son noktayı koydu

Real Madrid Teknik Direktörü Carlo Ancelotti, Atalanta’yı 3-2 mağlup ettikleri maçın ardından yaptığı açıklamada, milli futbolcu Arda Güler’in takımda kalacağını duyurdu.

Şampiyonlar Ligi’nin 6. haftasında Real Madrid deplasmanda Atalanta’yı 3-2 mağlup etti.
Geçtiğimiz hafta sonu lig maçına 11’de başlayıp, 1 golle takımına katkı sağlayan milli futbolcu Arda Güler ise bu karşılaşmanın son anlarında oyuna dahil oldu.
Mücadelenin ardından İspanyol ekibinin teknik direktörü Carlo Ancelotti, Arda Güler ve takımın genç isimleri hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Arda Güler’in az süre bulması nedeniyle kiralık olarak takımdan ayrılabileceği yönünde çıkan haberler üzerine, milli futbolcunun takımda kalacağını duyurdu.
Arda Güler’in yanı sıra takımın bir diğer genç ismi Endrick’in ara transfer döneminde takımdan ayrılmayacağını ifade eden tecrübeli teknik adam, “Arda ve Endrick takımda kalacak. Biraz daha fazla dakikaya ihtiyaçları olabilir ama kimseye karşı bir önyargım yok. İster 18 ister 40 yaşında olsun, takımı en doğru şekilde sahaya çıkarmaya çalışıyorum. Bazen Arda ve Endrick ile bazen onlarsız olabilir. Genç isimlere karşı sabırlı olmanız gerekiyor” diye konuştu.

UEFA Konferans Ligi’nde 5. hafta heyecanı başlıyor

UEFA Konferans Ligi'nde 5. hafta heyecanı başlıyor

UEFA Konferans Ligi’nde 5. hafta heyecanı yarın yaşanacak. Turnuvadaki tek Türk temsilcisi RAMS Başakşehir, UEFA Konferans Ligi beşinci maçında yarın sahasında Almanya’nın Heidenheim takımıyla karşı karşıya gelecek.

UEFA Konferans Ligi’nde beşinci hafta maçları yarın oynanacak. Turnuvadaki tek Türk temsilcisi RAMS Başakşehir, UEFA Konferans Ligi beşinci maçında yarın sahasında Almanya’nın Heidenheim takımıyla karşı karşıya gelecek. Başakşehir Fatih Terim Stadı’nda oynanacak maç, saat 20.45’te başlayacak. Avrupa futbolunun kulüp düzeyindeki üç numaralı organizasyonunda 5. hafta maçlarının programı şöyle: Yarın: 16.00 Vikingur (İzlanda)-Djurgarden (İsveç) 18.30 Astana (Kazakistan)-Chelsea (İngiltere) 20.45 Kopenhag (Danimarka)-Hearts (İskoçya) 20.45 Fiorentina (İtalya)-LASK (Avusturya) 20.45 Başakşehir-Heidenheim (Almanya) 20.45 Legia Varşova (Polonya)-Lugano (İsviçre) 20.45 HJK (Finlandiya)-Molde (Norveç) 20.45 Olimpija Ljubljana (Slovenya)-Cercle Brugge (Belçika) 20.45 Petrocub (Moldova)-Real Betis (İspanya) 20.45 Dinamo Minsk (Belarus)-Larne (Kuzey İrlanda) 20.45 Noah (Ermenistan)-APOEL (Kıbrıs Rum Kesimi) 23.00 Gent (Belçika)-TSC (Sırbistan) 23.00 Omonoia (Kıbrıs Rum Kesimi)-Rapid Wien (Avusturya) 23.00 Shamrock Rovers (İrlanda)-Borac (Bosna Hersek) 23.00 The New Saints (Galler)-Panathinaikos (Yunanistan) 23.00 Mlada Boleslav (Çekya)-Jagiellonia (Polonya) 23.00 St. Gallen (İsviçre)-Vitoria (Portekiz) 23.00 Pafos (Kıbrıs Rum Kesimi)-Celje (Slovenya)

NTV Esad’ın işkence merkezi Sednaya Hapishanesini görüntüledi

NTV Esad'ın işkence merkezi Sednaya Hapishanesini görüntüledi

Suriye’de rejimle özdeşleşen ve işkenceleriyle bilinen Sednaya Hapishanesi, “İnsan Mezbahası” olarak tanımlanıyor. Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş boyunca en az 15 bin kişinin işkence altında yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor. NTV Ekibinden Osman Terkan ve Kameran Cüneyt Ali Horozal Şam’ın dışında yer alan Sednaya Hapishanesi’ni görüntüledi.

Uydu görüntüleri ortaya çıkardı: Rus donanması Suriye’den çekiliyor!

Uydu görüntüleri ortaya çıkardı: Rus donanması Suriye'den çekiliyor!

Heyet Tahrir Eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki rejim karşıtı grupların Beşar Esad rejimini devirmesinin ardından, Rus donanması Suriye’den çekilmeye başladı. Rusya’nın kendi toprakları dışındaki tek deniz üssü olan Tartus Deniz Üssü’ndeki savaş gemileri, birer birer limandan ayrıldı. Rus donanmasının en modern gemilerine ev sahipliği yapan üs, yıllardır ordunun Akdeniz’deki lojistik merkezi konumundaydı. Yayınlanan uydu fotoğrafları, Rus gemilerinin Suriye’den çekilme sürecini ortaya koydu.

Akdeniz kıyısındaki Tartus Deniz Üssü’nden gelen yeni uydu fotoğrafları, Rus Donanma gemilerinin Suriye’den çekilme sürecini ortaya koydu.
Görüntüler, savaş gemilerinin Moskova’nın tek denizaşırı deniz üssünü terk ettiğini ve Suriye kıyılarında demirlediğini gösteriyor.
Uydu sağlayıcısı Maxar’ın fotoğraflarına göre, üç Rus Donanması güdümlü füze fırkateyni ve en az iki destek gemisi 5 Aralık’ta Tartus limanındaydı.
Salı günü, bu gemiler limandan ayrıldı.
Naval News’e göre, üs iki Amiral Gorshkov sınıfı fırkateyn, bir Amiral Grigorovich sınıfı fırkateyn ve geliştirilmiş bir Kilo sınıfı saldırı botuna ev sahipliği yapıyordu.
“FİLODAKİ EN MODERN GEMİ”
Gorshkov ve Grigorovich firkateynleri Rus filosundaki en modern yüzey gemileridir. Her ikisi de uzun menzilli Kalibir kara saldırı füzesi ve Tsirkon hipersonik gemisavar füzesini konuşlandırabilir.
Gemilerin çekilmesi, Heyet Tahrir Eş-Şam’ın Beşar Esad rejimini devirmesinin ardından Rusya’nın Suriye’den çekilmesinin bir parçası.
Maxar’dan gelen fotoğraflar ayrıca, Tartus’un yaklaşık 50 mil kuzeyindeki Lazkiye’deki deniz üssünde Suriye füze botlarına yönelik İsrail saldırısını da gösteriyor.
İsrail Savunma Kuvvetleri, ordunun salı günü limandaki Suriye filosunun kalıntılarına saldırdığını doğruladı.
Savunma Bakanı Israel Katz, saldırıyı İsrail Donanmasının gerçekleştirdiğini söyledi.
Tartus, uzun zamandır Akdeniz’de Rusya için önemli bir üs ve gemideki deniz kuvvetleri için bir lojistik merkezi konumunda.
Sovyetler tarafından 1970’lerin başında inşa edilen üs, Soğuk Savaş’tan sonra Rusya 2012’de Kırım’ı işgal edene kadar nadiren kullanıldı.
Tartus, Ukrayna işgalinin ilk günlerinde Rus operasyonları için kullanılan gemilere ev sahipliği yaptı.
Tartus ve Lazkiye’deki Rus hava üssü, Afrika’daki Rus operasyonlarını desteklemek için önemli merkezler oldu.

Esad’ın “mezbahası”nda umutsuz bekleyiş: Kayıp yakınları Sednaya’yı anlattı

Esad'ın

Beşar Esad rejiminin devrilmesinden bu yana çaresiz aileler, ciddi boyutta işkencelerin yapıldığı ve binlerce insanın ortadan kaybolduğu Sednaya askeri cezaevinde sevdiklerinden haber bekliyor. Kayıp yakınlarından biri “Her gün geliyorum ve her gün umutlarım biraz daha kayboluyor” dedi. Aileler, sevdiklerinin maruz kaldığı işkenceleri ABD basınına anlattı.

Suriye’nin en kötü şöhretli hapishanesi Sednaya’nın arazisi, duvarları arasında yaşanan dehşete dair ipuçları sunan kağıt parçalarıyla dolu.
Tesisin müdürü tarafından imzalanan 2020 tarihli bir emir, klinik bir dille “idari bir meseleye” atıfta bulunuyor ve Suriyeli bir subaya “yukarıda belirtilen kararın uygulanması için tutukluların gözlerinin bağlanması… Tam bir gizlilik içinde” emrini veriyor.
Tutukluların kimlikleri de dahil olmak üzere en hayati ayrıntıların yer aldığı ekteki mektup ise hiçbir yerde bulunamadı.
Beşar Esad rejiminin pazar sabahı devrilmesinden bu yana çaresiz aileler, ciddi boyutta işkencelerin yapıldığı ve binlerce insanın ortadan kaybolduğu Sednaya askeri cezaevine ev sahipliği yapan, Şam’ın 20 mil kuzeyindeki tepeye gitti.
Buradaki infazlar o kadar yaygındı ki Suriyeliler arasında “mezbaha” olarak biliniyordu.
Aileler Sednaya’nın çevresinde dolaşırken, cezaevinden ofislerinden çıkarılan belgeleri incelerken, kayıp sevdiklerinin akıbetini öğrenemeyeceklerine dair korku yaşamaya devam ediyor.
Washington Post’a konuşan 43 yaşındaki Hannan Odeh, son on yıldır kayıp olan kardeşini arama çalışmalarıyla ilgili olarak “Her gün geliyorum ve her gün umutlarım biraz daha kayboluyor” dedi.
Uluslararası Af Örgütü, Sednaya’da zaman zaman 20 bin kadar mahkûmun tutulduğunu tespit etti. Çok azı canlı çıkabildi; kaçmaya çalışanları çevredeki kırsal alanda kara mayınları bekliyordu.
Suriye İnsan Hakları Örgütü’ne göre, ülkedeki iç savaş sırasında Eylül 2019’a kadar alıkonulan 145 bin Suriyelinin yaklaşık yüzde 90’ı hükümet tarafından götürüldü. Bunların 80 bininden fazlası hiçbir iz bırakmadan ortadan kayboldu ve birçoğunun Esad’ın geniş hapishane ağında tutulduğuna inanılıyor.
Sednaya, hepsinin üzerinde yükseliyordu.
39 yaşındaki Usame Şalhom, yakındaki Talfita köyünde, onun gölgesinde büyüdü. Hapishaneyi, “Çocukken yanından geçerken bile korkuyordum” Neden bu kadar büyük olduğunu merak ederdim” sözleriyle anlatıyor.
Usame Şalhom, Suriye’deki iç savaşın ilk günlerinde muhalif gruplara katılmış.
Pazar günü Esad’ın düştüğüne dair haberler yayılırken ve hapishane arazisinden bir helikopterin havalandığı görüldü. Onun tahminine göre hapishane müdürü ve yardımcılarını taşıyordu.
Şalhom kapılara doğru giden gruba katıldı. Oraya vardıklarında yalnız bir askerin kapıyı koruduğunu ve silahını bıraktığını söyledi ve  kendisinin ve diğer adamların hücrelerin kilitlerini vurmaya başladığını anlattı.
Rejimin son günlerinde burada toplu infazlar yapılacağından korkuluyordu. Ancak adamlar, tesisin dört bir yanından 400’den fazla görüntünün yayınlandığı televizyon ekranlarının bulunduğu merkezi güvenlik odasına ulaştıklarında, hala hayatta olan mahkumlar olduğunu gördüler.
Salı günü zorla açtıkları demir kapılardan birinin önünde duran Şalhom, “Bazıları yürüyemiyordu ve battaniyelerle taşınmaları gerekiyordu” dedi.
Özgürleştirdiği ilk hücrede, mahkumlar onu gardiyanları sanarak sinmiş ve yüzlerini duvara dönmüşlerdi. “Çok korkmuşlardı” diyen Şalhom, özgür olduklarını haykırdığında sadece bazıları dönmeye cesaret edebilmiş.
O zamandan beri binlerce Suriyeli ülkenin dört bir yanından akın etti. Bazıları hücrelere doğru ilerlerken öfkeden çığlık attı.
Uluslararası Kızıl Haç Komitesi’nden bir ekip olay yerindeydi ve şu anda hapishaneyi kontrol eden muahlif güçleri, kayıtların korunmasına yardımcı olmaya çağırdı.
Kolunun altında bir yığın kağıtla yola çıkan bir adam, “Yakılmasınlar diye onları alıyorum” dedi.
Kalabalıktan bazıları isimlerini haykırarak, kayıt defterlerini ellerinde tutanlardan sevdikleriyle ilgili herhangi bir referans için onları taramalarını istedi. Bir kadın, defterlerden birini tutan bir kişiye “Hangi yıla ait? Hangi yılın?” diye bağırdı.
Daha sonra güvenlik monitörlerinin duvarı yıkıldı. Şalhom, görüntülerden herhangi birinin korunup korunmadığını bilmiyor.
İdari binaların bazı bölümleri ve buralardaki yığınla evrak yakılmış.
Bazı eski tutukluların Sednaya’nın siyasi tutukluların ve terörizmle suçlananların tutulduğu “kırmızı kanadı” olduğunu söylediği yerde, mahkumların Suriye kışından korundukları tek yer olan taş zeminli hücrelerde çürümüş battaniyeler vardı.
50 yaşındaki Outheima Ismail Hassan, beş erkek kardeşini arıyordu. Kayıpların çoğu gibi onlar da iç savaşın ilk günlerinde kontrol noktalarında ya da evlerinden alınmışlardı. Birini tutuklandığı yıl Sednaya’da ziyaret etmiş, diğerlerine ne olduğunu bilmiyor.
“Hâlâ umudum var” diyen Hassan, hastaneleri ve diğer hapishaneleri kontrol etmiş, onların serbest kalmış olma ve kendisini de arıyor olma ihtimaline tutunmuş.
Hassan, “Belki de hapsedilmekten akıllarını yitirmişlerdir ve evlerine dönemiyorlardır” dedi.
Mohammed 2015 yılında yasadışı para alışverişi yapmakla suçlandıktan sonra kırmızı kanatta beş gün geçirdi. Mahkum edilmeden önce bir hakime rüşvet vererek dışarı çıkmayı başarmış. Muhammed’e göre ceza verildikten sonra kişinin “kaderi belirlenmiş” oluyor.
Yeni mahkumları kabul sürecini, “Size numaranızı hatırlamanızı ve adınızı unutmanızı söylüyorlar” diye hatırlıyor.
Hapishanenin içinde bazıları hâlâ keşfedilmemiş odaları, yerin derinliklerinde olduğu söylenen gizli odaları arıyor.
Dışarıdaki beton avluda, gizli katları bulmak için iki gün boyunca kazı yapan sivil savunma ekiplerinin bıraktığı delikler var. Ancak hiçbir şey bulamadılar.
60 yaşındaki Hüsnü Karmo, pes etmişti. Dört kayıp oğlu hakkında bilgi almak için yıllarını harcamış ve soruları onu Sednaya’ya getirmişti. İplere asılıp işkence gördüğünü ve cinsel saldırıya maruz kaldığını söyledi.
Cezaevinin açıldığını duyar duymaz İdlib’in kuzeyinden yola çıkmış ve kimlik kartlarındaki doğum yerlerinden başka bir sebep olmaksızın tutuklandıklarını söylediği oğullarından nihayet haber alabilmeyi ummuş.
Onlardan birinin öldüğünü biliyor. Suriye hapishanelerinde ve askeri hastanelerinde çekilen ve bir sığınmacı tarafından kaçırılan 53 bin fotoğraftan oluşan Sezar fotoğrafları olarak bilinen belgeyi açar açmaz 25 yaşındaki Usame’nin yüzünü gördü. Karmo, “Dişleri kırılmış ve burnu kanamıştı” dedi.
Kaybolduğnunda 22 yaşında olan Anas’a benzeyen bir adamın daha fotoğrafı vardı. Ancak yüzü kesin olarak anlaşılamayacak kadar bozulmuştu.
Karmo, şunları söyledi: “Hiç umudum yok. Ne oğullarım için, ne de başkaları için” dedi. “Zaten ortaya çıkmamış olan herkes öldü.”

Dünyanın en zor öğrenilen 10 dili belli oldu! Türkçe kaçıncı sırada?

Dünyanın en zor öğrenilen 10 dili belli oldu! Türkçe kaçıncı sırada?

Yeni bir dil öğrenmek, yalnızca iletişim becerilerini geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda kişisel ve profesyonel hayatta yeni kapılar açabilir. Ancak bazı diller, karmaşık yapıları ve kendilerine özgü zorluklarıyla bu süreci oldukça zorlu hale getiriyor. Ceoworld dergisinin yaptığı bir araştırmaya göre, ana dili ingilizce olanlar için öğrenilmesi en zor 10 dil belirlendi. İşte o diller…

Arapça, dünya genelinde 25’ten fazla ülkenin resmi dili ve yaklaşık 310 milyon insanın anadilidir. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaygın olan bu dil, İslam dünyasında dini bir öneme de sahiptir, çünkü Kur’an-ı Kerim Arapça olarak indirilmiştir.
Dil, sağdan sola yazılan bir alfabe kullanır ve harfler kelime içindeki konumlarına göre farklı biçimler alır. Arapça’nın gramer yapısı karmaşıktır; fiil çekimleri, dişil-eril ayrımları ve geniş bir kelime hazinesi içerir. Bunun yanında, lehçeler arasında büyük farklılıklar bulunur. Örneğin, Mısır Arapçası ile Fas Arapçası arasında anlamlı derecede farklılıklar olabilir.
Mandarin, Çin’in resmi dili ve dünyada yaklaşık 1,3 milyar insan tarafından konuşulan en yaygın dildir. Çin’in yanı sıra Tayvan ve Singapur gibi ülkelerde de resmi dil olarak kullanılır. Mandarin, Çince’nin bir lehçesi olsa da, standartlaştırılmış bir form olarak eğitim ve resmi iletişimde yaygın olarak benimsenmiştir.
Dil, tonal bir yapıya sahiptir ve doğru tonlama, kelimenin anlamını belirlemede kritik bir rol oynar. Mandarin’de dört ana ton bulunur; bu nedenle aynı hece, farklı tonlamalarla tamamen farklı anlamlara gelebilir.
Yazı sistemi, binlerce karakterden oluşan ve her bir karakterin ayrı bir anlam taşıdığı logografik bir yapıdadır. Bu karakterler fonetik olmadığı için ezber gerektirir ve öğrenme sürecini zorlaştırır.
Korece, Kore Yarımadası’nda hem Kuzey hem de Güney Kore’nin resmi dili olarak yaklaşık 77 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. Dil, modern Asya’nın en düzenli ve mantıklı alfabelerinden biri olan Hangul ile yazılır. Hangul, her bir harfin dilin anatomik telaffuzunu temsil edecek şekilde tasarlanmıştır. Bu özelliği, öğrenme sürecini diğer yazı sistemlerine kıyasla daha erişilebilir hale getirir.
Korece, kelime dağarcığının büyük bir kısmını Çince kökenli kelimelerden alır ve Japonca ile de dilbilgisi açısından benzerlikler taşır. Bununla birlikte, dilin karmaşıklığı, özellikle onurlandırma seviyelerine dayalı konuşma biçimlerinden ve fiil çekimlerinden gelir. Bir kişinin yaşı, sosyal konumu ve durumu, cümle yapısını ve kullanılan ifadeleri belirler.
Japonca, Japonya’nın resmi dili olup yaklaşık 128 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. Dilin zorluğu, üç farklı yazı sistemi olan Kanji, Hiragana ve Katakana’dan kaynaklanır.Kanji, Çince karakterlerden oluşur ve anlamı temsil eder. Her karakterin birçok farklı okunuşu olabilir, bu da öğrenmeyi karmaşıklaştırır.Hiragana, Japonca kökenli kelimelerin yazımında kullanılır ve Kanji’nin telaffuzunu göstermek için de yardımcı olur.
Katakana, yabancı kökenli kelimeler, bilimsel terimler ve özel vurgular için tercih edilir.Japonca’nın grameri, özne-nesne-fiil (SOV) yapısını izler ve saygı ifadelerine büyük önem verir.
Kullanılan dil, konuşmacının sosyal konumuna, yaşına ve konuştuğu kişiye bağlı olarak değişir. Bu durum, dili öğrenenler için ekstra bir katman oluşturur.
Rusça, dünya genelinde yaklaşık 150 milyon kişinin anadili ve 260 milyon kişinin ikinci dil olarak konuştuğu bir dildir. Rusya’nın yanı sıra Belarus, Kazakistan ve Kırgızistan gibi ülkelerde de resmi statüye sahiptir. Ayrıca Birleşmiş Milletler’in altı resmi dilinden biridir ve uluslararası diplomasi, ticaret ve bilim alanlarında büyük önem taşır.
Dil, Kiril alfabesi ile yazılır ve bu alfabe, Latin alfabesine aşina olanlar için başlangıçta zorluk yaratabilir. Rusça’nın dilbilgisi oldukça karmaşıktır:
Altı hâl sistemi, isimlerin cümledeki işlevine göre biçim değiştirmesini gerektirir.Cinsiyetler (dişil, eril, nötr) ve bunlara bağlı çekimler öğrenmeyi zorlaştırır.Telaffuz ve vurgu kuralları, kelimenin anlamını değiştirebilir, bu yüzden dikkat gerektirir.
Macarca, Macaristan’ın resmi dili olup dünya genelinde yaklaşık 14 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. Avrupa Birliği’nin resmi dilleri arasında yer alan Macarca, Ural Dil Ailesi’ne mensup olup diğer Avrupa dillerinden belirgin şekilde farklıdır. Bu özgünlük, dil öğrenme sürecini hem zorlu hem de eşsiz kılar.
Macarca’nın zorluğu birkaç temel unsurdan kaynaklanır. Öncelikle, dilin eklemeli yapısı, kelimelerin çeşitli önek ve soneklerle anlam kazanmasını sağlar. Her bir ek, kelimenin anlamına veya gramer yapısına yeni bir özellik ekler. Ayrıca, dildeki 14 sesli harf ve sesli harf uyumu sistemi, kelimelerdeki sesli harflerin uyumlu bir şekilde kullanılmasını gerektirir. Bu da öğrenenler için ekstra bir dikkat gerektirir.
Dilbilgisi açısından oldukça karmaşık olan Macarca, isim çekimlerinde 18 durum içermektedir. Bu durumlar, kelimelerin cümledeki anlamını ve işlevini belirler. Bunun yanı sıra telaffuz kuralları ve kelimelerdeki vurgular, dilin öğrenme sürecini daha da zorlaştırır.
İzlandaca, yaklaşık 370 bin kişi tarafından İzlanda’da konuşulan, tarihi Vikingler dönemine dayanan bir dildir.
Dil, karmaşık gramer yapıları ve dört durum ile üç cinsiyet içerir, bu da öğrenmeyi zorlaştırır. İzlandaca, diğer Skandinav dillerinden çok daha az değişiklik geçirmiştir ve hala ortaçağ dil özelliklerini korur. Bu dilin öğrenilmesi, dilbilimsel zorluklar sunsa da, İzlanda’nın kültürel mirasını keşfetmek ve turizm endüstrisinde fırsatlar yaratmak için önemlidir.
Yunanca, dünya üzerindeki en eski dillerden biri olup, yaklaşık 13 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. Dil, zengin bir tarih ve kültürün anahtarıdır.
Yunanca, üç cinsiyet, birden fazla durum ve zorlu bir gramer yapısı içerir, bu da dilin öğrenilmesini zorlaştırır.
Ayrıca, Yunan alfabesi İngilizce konuşanlar için yeni bir öğrenme süreci gerektirir. Ancak Yunanca, Antik Yunan felsefesi, edebiyatı ve bilimsel terimleri anlamak için büyük bir fırsat sunar ve modern Yunanistan’da iş ve kültürel fırsatlar yaratabilir.
Farsça, İran başta olmak üzere Orta Asya ve Ortadoğu’da konuşulan, dünya genelinde yaklaşık 62 milyon kişi tarafından anadil olarak konuşulan bir dildir. Arap alfabesi kullanılır ve sağdan sola yazılır.
Farsça, dilbilgisel olarak gelişmiş zaman ve karmaşık fiil çekimleri içermez, ancak zengin bir edebi geleneğe ve geniş bir kelime dağarcığına sahiptir. Bu dil, Ortadoğu’nun kültürel ve tarihi mirasına derinlemesine bir bakış sağlar ve bölgedeki iş fırsatları için de önemlidir.
Fonetik yapısıyla nispeten kolay görünen Türkçe, özne-nesne-fiil yapısı ve sondan eklemeli dilbilgisiyle oldukça zorlayıcı dillerden biri. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin resmi dili olup, yaklaşık 75 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır.

Avustralya’da alarm: 323 şişe “ölümcül virüs” kayboldu!

Avustralya'da alarm: 323 şişe

Avustralya’nın Queensland eyaletinde, ölümcül Hendra, Lyssavirus ve Hantavirus’a ait 323 şişe virüs kayboldu. Sağlık Bakanı Tim Nicholls, olayı ciddi bir biyogüvenlik ihlali olarak nitelendirerek soruşturma başlatıldığını duyurdu. Kaybolan örneklerin halk sağlığı için minimal risk oluşturduğu belirtilirken, laboratuvar prosedürlerinin gözden geçirileceği açıklandı.

Avustralya’nın Queensland eyaletinde, halk sağlığı laboratuvarında Hendra, Lyssavirus ve Hantavirus’a ait 323 şişe ölümcül virüs kayboldu.
Queensland Halk Sağlığı Viroloji Laboratuvarı’ndan kaybolan virüs örnekleri henüz bulunamadı. Queensland Sağlık Bakanı Tim Nicholls, bu durumu “ciddi bir biyogüvenlik protokolü ihlali” olarak tanımlayarak kapsamlı bir soruşturma başlatıldığını açıkladı.
Yetkililer, benzer bir olayın tekrar yaşanmaması için laboratuvar prosedürlerinin yeniden gözden geçirilmesi, personel eğitimi ve izin denetimleri gibi önlemler alındığını duyurdu. Ayrıca, laboratuvar çalışanlarının denetimlerinin artırılacağı ifade edildi.
Queensland Baş Sağlık Yetkilisi Dr. John Gerrard, kaybolan virüs örneklerinin halk sağlığı için minimal bir risk oluşturduğunu belirtti. Dr. Gerrard, bu örneklerin düşük sıcaklıklarda saklanmadığı takdirde hızla bozulabileceğini ve enfekte edici özelliklerini kaybedebileceğini ifade etti.
Kayıp örneklerin muhtemelen otoklavlama yöntemiyle imha edildiğini ancak bunun kaydedilmemiş olabileceği ihtimali de gündemde.
Dr. Gerrard, son beş yılda Queensland’de Hendra ya da Lyssavirus enfeksiyonlarına rastlanmadığını ve Hantavirus’un Avustralya’da hiç görülmediğini belirterek, halkın endişelerini gidermeye yönelik açıklamalarda bulundu.