Süleyman Şah Türbesi taşınacak mı? MSB’den açıklama

Süleyman Şah Türbesi taşınacak mı? MSB'den açıklama

Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Suriye’nin kuzeyindeki Karakozak köyünün terörden temizlenmesinin ardından Süleyman Şah’ın türbesinin yerine taşınıp taşınmayacağına ilişkin açıklama yaptı. Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) bölgedeki terörden arındırma operasyonlarının devam ettiğini ifade eden Bakanlık kaynakları, “Gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Sahada uygun koşulların oluşması durumunda bu konu değerlendirilecektir.” dedi.

Son dakika haberi! Milli Savunma Bakanlığı (MSB) basın bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi. Yeni bir döneme girilen Suriye’de bölgedeki son durumuun ve tüm gelişmeleri yakından takip edildiği bildirilen MSB açıklamasında “Ülkemizin, Suriye’nin ve bölgemizin güvenliğine tehdit oluşturan ve oluşan durumu fırsat bilerek alan kazanmaya çalışan terörist gruplara yönelik önleyici ve yok edici tedbirler almakta, Suriyelilerin gönüllü, güvenli ve saygın bir şekilde geri dönüşlerinin sağlanmasına yönelik çalışmalara devam etmektedir.” denildi. Terörist unsurların bölgedeki belirsizlikten faydalanarak Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü hedef almasına müsaade etmeyeceklerinin kaydedildiği açıklamada “Terör örgütleriyle mücadele konusundaki tutumumuzun net, kararlılığımızın tam olduğunu bir kez daha vurguluyoruz.” ifadeleri kullanıldı. İSRAİL SURİYE SALDIRISI Açıklamada “İsrail, şimdi de 1974 yılında imzalanan ‘Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nı ihlal ederek İsrail-Suriye arasındaki ayrıştırma bölgesine girmekte ve Suriye topraklarını işgal etmektedir. Suriye’de barış ve güven için yeni bir fırsat doğmuşken istikrarı bozucu, gerginliği artırıcı ve sivil halkı endişeye sürükleyen aynı zamanda terör gruplarının işine yarayacak bu işgali şiddetle kınıyoruz.” değerlendirilmesinde bulundu. Suriye’de istikrarın tesis edilmesine engel teşkil edecek saldırıların İsrail de dâhil olmak üzere bölge ülkelerinin ve uluslararası toplumun yararına olmayacağının vurgulandı. SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ TAŞINACAK MI? Bakanlık kaynakları, Suriye’nin kuzeyindeki Karakozak köyünün terörden temizlenmesinin ardından Süleyman Şah’ın türbesinin eski yerine taşınıp taşınmayacağına ilişkin merak edilen soruya yanıt verdi. Suriye Milli Ordusu’nun bölgedeki ilerleyişi ve terörden arındırma operasyonlarının devam ettiği belirtilirken “Gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Sahada uygun koşulların oluşması durumunda bu konu değerlendirilecektir.” denildi. DAEŞ TEHLİKESİNİN DEVAM ETTİĞİ ALGISI Bakanlık kaynakları, “Fırat’ın doğusunda DEAŞ tehlikesinin devam ettiği algısı” yapılmaya çalışıldığına dair haberlerle ilgili olarak “Fırat’ın doğusunda DEAŞ tehlikesinin devam ettiği algısını oluşturmak için PKK/YPG’ye koruma şemsiyesi sağlanmasına yönelik her türlü faaliyeti takip ediyoruz. Biz muhataplarımıza, bir terör örgütünün başka bir terör örgütü kullanılarak temizlenemeyeceğini defalarca ilettik ve iletiyoruz. Terör örgütü PKK/YPG başta olmak üzere terör örgütlerinin Suriye’deki durumdan faydalanarak alan kazanmasına fırsat vermeyeceğimizi vurguluyoruz. Engelleyici ve yok edici tedbirler almaya devam edeceğiz.” dedi. MÜNBİÇ’İN TERÖR ÖRGÜTÜ PKK/YPG’DEN TEMİZLENMESİ Suriye Milli Ordusu’nun terör örgütü PKK/YPG’den temizlediği Münbiç ilgili de açıklama yapan MSB kaynakları, “Suriye Milli Ordusu (SMO), Münbiç’in tamamında kontrolü sağlamış ve bölgeyi terörden temizlemiştir.” açıklamasını yaptı. Açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı: “Söz konusu gelişme, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, siyasi birliğinin sağlanması ve istikrar bozucu terör faaliyetlerinin sonlandırılması kapsamında SMO’nun yıllardır yürüttüğü terörle mücadelenin bir parçasıdır.” ISPARTA’DA MEYDANA GELEN HELİKOPTER KAZASI Isparta’da 6 personelin şehit olduğu helikopter kazası ile ilgili de açıklama yapıldı. “Uçuş eğitimindeki iki helikopterin birbiri ile temas etmesi sonucu kaza meydana gelmiştir. UH-1 helikopteri kaza kırıma uğramış, AB-206 helikopteri emniyetle yere iniş yapmıştır.” denilen açıklamada kaza ile ilgili ayrıntılı incelemenin devam ettiği belirtildi.

Ötanazi oranı hızla artıyor: Bir yılda 15 bin kişi destekli ölümle yaşamına son verdi

Ötanazi oranı hızla artıyor: Bir yılda 15 bin kişi destekli ölümle yaşamına son verdi

Kanada’da 2016 yılında yasal hale getirilen ötanazi uygulamasıyla hayatını sonlandıranların oranı her geçen yıl artıyor; son rapora göre bu oran, ülkedeki tüm ölümlerin yüzde 4,7’sine ulaşarak dikkat çekici bir seviyeye geldi.

Kanada’da, tıbbi yardımla ölme (ötanazi) oranları artmaya devam ediyor. Ülkenin 2016 yılında destekli ölümü yasallaştırmasından bu yana yayınlanan beşinci yıllık rapor, bu oranın geçen yıl yüzde 4,7’ye ulaştığını ve yaklaşık 15 bin 300 kişinin bu yolla hayatını sonlandırdığını ortaya koydu.
Kanada hükümeti, ötanaziye erişimi 2027 yılına kadar ruhsal hastalıkları olan kişileri de kapsayacak şekilde genişletmeyi planlıyor. Ülke, 2021’de bu hakkı yalnızca ölümcül hastalığı olan kişilerden, kronik ve güçten düşürücü rahatsızlıkları bulunan bireyleri de kapsayacak şekilde genişletmişti. Ancak eyaletlerin hizmet kapasitesine dair endişeler nedeniyle ruhsal hastalıklarla ilgili düzenleme iki kez ertelendi.
Rapora göre, yardımlı ölüm talep edenlerin yüzde 96’sı ölümcül bir hastalığa sahipken, geri kalan yüzde 4, uzun süreli kronik hastalığı olan ve doğal bir ölümün yakın olmadığı kişilerden oluşuyor. Talep edenlerin yaş ortalaması 77 olup, en yaygın neden kanser olarak öne çıkıyor.
Bu yılki rapor, ötanazi talebinde bulunan kişilerin etnik kökenlerine ilişkin verileri de içeriyor. Ötanazi talep edenlerin yüzde 96’sı beyaz olarak tanımlanırken, yüzde 1,8 ile ikinci sırada Doğu Asyalılar yer alıyor. Uzmanlar, bu eşitsizliğin nedenini henüz tam olarak açıklayamıyor.
Kanada’nın Quebec eyaleti, ülkenin yalnızca yüzde 22’sini oluşturan nüfusuna rağmen ötanazi ölümlerinin yüzde 37’sine ev sahipliği yapıyor. Quebec hükümeti, bu yüksek oranın nedenlerini araştırmak üzere bir çalışma başlattı.
Kanada, destekli ölümü yasallaştıran az sayıdaki ülkeden biri. Ülkedeki program, dünyadaki en hızlı büyüyen ötanazi uygulamalarından biri olarak dikkat çekiyor.
Raporda yer alan bazı vakalar, sistemin güvenliği konusundaki tartışmaları da beraberinde getirdi. Ontario’da, doğal ölümlerine yakın olmayan kişilere ötanazi uygulandığı örnekler paylaşıldı. Örneğin, depresyon geçmişi ve kimyasal hassasiyeti olan bir kadın, konut ihtiyacını karşılayamadığı için ötanazi talebinde bulundu ve bu talep kabul edildi.
Kanada Sağlık Bakanlığı, prosedürün sıkı kriterlere dayandığını savunsa da, eleştiriler sürüyor. Özellikle engelli bireylerin yardımlı ölümü bir çözüm olarak görmesine neden olan sosyal yardım eksikliği, tartışmaların odağında yer alıyor. Hristiyan düşünce kuruluşu Cardus, rakamların endişe verici olduğunu ve Kanada’nın dünyada ötanaziyi en hızlı şekilde benimseyen ülkelerden biri haline geldiğini belirtti.

K-pop dansları, kazıtılan kafalar ve ışıklı çubuklar: Güney Kore’de neler oluyor?

K-pop dansları, kazıtılan kafalar ve ışıklı çubuklar: Güney Kore'de neler oluyor?

Güney Kore’de bu günlerde çoğunlukla gençlerden oluşan kalabalıklar, şenlik havasında protestolar düzenliyor. Seul yönetimi Başkanı Yoon Sek Yeol’un başarısız sıkıyönetim girişimine karşı düzenlenen gösterilerde dikkat çeken detaylar var. İşte fotoğraflarla Güney Kore’deki yeni nesil protestolar…

Devlet Başkanı  Yoon Suk Yeol’un geçen haftaki sürpriz sıkıyönetim ilanından bu yana Güney Kore’nin dört bir yanına yayılan protestolar, şaşırtıcı bir şekilde şenlik havasına büründü.
Gösterilere K-pop, ışıklı çubuklar, yiyecek kamyonları ve zorunlu selfie’ler damga vurdu.
Arka planda ise Noel şarkıları kalabalığın içinde yankılanıyor.
The Guardian gazetesinin bildirdiğine göre gençler, Başkan Yoon’un görevden alınmasını ve iktidardaki Halk Gücü partisinin kapatılmasını talep eden sloganlar atıyor.
Bazı katılımcılar doğaçlama dans seansları düzenliyor.
Sıkıyönetim krizinin patlak vermesinden bu yana, Başbakan Han Duck-soo ve iktidar partisi lideri Han Dong-hoon, Başkan Yoon geri adım atarken devlet işlerinin kontrolünü ele alacaklarını açıkladılar, ancak hukuk uzmanları böyle bir düzenlemenin anayasaya uygunluğunu sorguluyor.
Ancak Çarşamba günü aralarında üst düzey polis yetkililerinin de bulunduğu yeni tutuklamalar ve eski savunma bakanı Kim Yong-hyun’un resmen tutuklanmasıyla belirsizlik devam ediyor.
Milletvekillerinin Yoon’u görevden alma girişimi hafta sonu başarısızlıkla sonuçlandı, ancak daha önce istifa etmemesi halinde Cumartesi günü yeni bir oylama yapılması bekleniyor.
Pazartesi günü Gwangju’da birkaç yerel siyasetçi, geleneksel bir muhalefet ve direniş ifadesi olarak kafalarını kazıttı.
Günler önce de bir grup deniz gazisi Yongsan’daki başkanlık ofisinin önünde Yoon’u “ayaklanmanın lideri” olarak kınayan bir tıraş töreni düzenlemişti.
2016-17 yıllarında Devlet Başkanı Park Geun-hye’nin görevden alınmasına yol açan protestolar sırasında, mum ışığı nöbetleri direnişin başlıca sembolüydü.
Mumlar bugün de varlığını sürdürürken, genç neslin K-pop kültürünü siyasi bir ifade aracı olarak benimsemesi, nöbetlerin “ışıklı sopa protestolarına” dönüşmesine neden oldu.
Hatta hayranların hareketi desteklemek için genellikle yaklaşık 50 bin won (27 euro) değerindeki değerli eşyalarını ödünç vermesi ya da bağışlamasıyla ikincil bir pazar bile oluştu.
Son yıllarda toplumsal hareket protestolarında dayanışmanın önemli bir marşı, Girls’ Generation’ın umut ve değişim temalarına bağlı bir şarkı olan 2007 çıkış single’ı Into the New World oldu.
Demokrat Parti milletvekili Jung Chung-rae 9 Aralık’ta parlamentonun yargı komitesi toplantısında şarkının sözlerini okurken duygulandı ve şarkıyı gençlerin “3 Aralık korkunç gecesinin” üstesinden gelme arzularının bir temsili olarak nitelendirdi.
Hafta sonu boyunca protestolar, Yoon yönetimi altında sürdürülen nefret politikalarını eleştiren kadın grupları ve LGBTİ+ aktivistlerini de kapsayacak şekilde genişledi.
Bazı sahneler siyasi bir protestodan çok bir kulübün dans pistini andırıyordu.Salı gecesi sokaklara geri dönen protestocular, iktidar partisi genel merkezinin önündeki yürüyüşlerini tamamladıktan sonra nezaketlerini koruyarak geceyi “İyi iş çıkardınız” ve “Yarın tekrar görüşürüz” sözleriyle noktaladı.

Dünyanın en güçlü 100 kadını belli oldu! Forbes listesindeki tek Türk

Dünyanın en güçlü 100 kadını belli oldu! Forbes listesindeki tek Türk

Forbes dergisi, dünyanın en güçlü kadınlarını tek tek sıraladı. 100 kadının “Dünyanın En Güçlü Kadınları” başlığı altında sıralandığı listenin ilk sırasında Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen yer aldı. İkinci sırada Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde bulunurken, üçüncü sırada İtalya Başbakanı Giorgia Meloni yer aldı. Listede tek bir Türk kadının ismi de yer aldı.

1) Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen
2) Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde
3) İtalya Başbakanı Giorgia Meloni
4) Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum
5) General Motors Company’nin yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü Mary Barra
6) Amerikalı milyarder iş insanı Abigail Johnson
7) Julie Terese Sweet, Amerikalı bir işletme yöneticisi ve avukattır.
8) Melinda French Gates Amerikan hayırsever. Bill Melinda Gates Vakfı’nın kurucusu ve başkan yardımcısıdır.
Bill Gates’in eski eşi.
9) MacKenzie Scott, Amerikalı roman yazarı ve insansever. Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un eski eşi.
10) Jane Fraser, Mart 2021’den bu yana görev yaptığı Citigroup’un icra kurulu başkanı olan İngiliz-Amerikalı bir bankacılık yöneticisidir.
Dünyada geniş bir hayran kitlesine sahip olan ve her konser verdiği şehirde ekonomiyi canlandırdığı söylenen Taylor Swift, 23. sırada yer aldı. 
Beyonce ise listeye 35. sıradan girdi.
Listedeki tek Türk kadın, Güler Sabancı oldu.
İş insanı Güler Sabancı, 80’inci sırada yer aldı. Sabancı Holding’i yöneten ilk kadın olan Güler Sabancı ile ilgili olarak Forbes şu ifadelere yer verdi:
“Avrupa Sanayi Yuvarlak Masası’nın (ERT) ilk kadın üyesidir ve aynı zamanda MIT Enerji Girişimi’nin Dış Danışma Kurulu’nda yer almaktadır.”

Dünyanın en yüksek asgari ücreti hangi ülkede? Asgari ücretin 10 yıllık değişimi

Dünyanın en yüksek asgari ücreti hangi ülkede? Asgari ücretin 10 yıllık değişimi

Avrupa Birliği’nin resmi istatistik kurumu Eurostat tarafından yayımlanan veriler, AB üyesi ülkelerdeki asgari ücret seviyelerinin yıllar içinde nasıl farklılık gösterdiğini gözler önüne seriyor. Çalışma, Avrupa ülkelerindeki asgari ücret düzeylerini analiz ederken, aday ülkeler ve ABD ile de karşılaştırmalar yaparak küresel bir perspektif sunuyor. Peki, dünyanın en yüksek asgari ücreti hangi ülkede?

Son 10 yıl içinde asgari ücretlerde önemli dalgalanmalar meydana geldi. Bu 10 yıllık süreçte ülkeler arasındaki gelir farkları daha belirgin hale gelirken, asgari ücretler hem çalışanların yaşam standartlarını iyileştirmek hem de ekonomik dengeleri korumak amacıyla sürekli güncellendi. Eurostat ve Minimum Wage Statistics verilerine göre, ülkeler arasında ekonomik büyüme, enflasyon ve hükümet politikalarına bağlı olarak asgari ücret oranlarında dikkate değer artışlar gözlemlendi.  Peki, dünyanın en yüksek asgari ücreti hangi ülkede?  İşte 10 yıllık süreçte maaşlardaki değişim oranı ve ülkelerin asgari ücretleri:
LüksemburgTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 1921,03Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 2570, 93Yıllık ortalama değişim (yüzde) 3
İrlandaTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 1461,85Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 2146,30Yıllık ortalama değişim (yüzde) 3,9
Hollanda
Temmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 1495,20Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 2134,08Yıllık ortalama değişim (yüzde) 3,6
BelçikaTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 1501,82Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 2070, 48Yıllık ortalama değişim (yüzde) 3,3
FransaTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 1445Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 1766Yıllık ortalama değişim (yüzde) 2
İspanyaTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 752Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 1323Yıllık ortalama değişim (yüzde) 5,8
SlovenyaTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 789Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 1253Yıllık ortalama değişim (yüzde) 4,7
ABDTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 920Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 1173Yıllık ortalama değişim (yüzde) 2,5
PolonyaTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 404Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 997Yıllık ortalama değişim (yüzde) 9,5
YunanistanTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 683, 76Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 968,33Yıllık ortalama değişim (yüzde) 3,5
PortekizTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 565,83Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 956,67Yıllık ortalama değişim (yüzde) 5,4
MaltaTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 717,95Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 925,34Yıllık ortalama değişim (yüzde) 2,6
LitvanyaTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 289,62Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 924Yıllık ortalama değişim (yüzde) 12,3
HırvatistanTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 398,31Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 840Yıllık ortalama değişim (yüzde) 7,7
EstonyaTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 355Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 820Yıllık ortalama değişim (yüzde) 8,7
ÇekyaTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 309,62Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 755,24Yıllık ortalama değişim (yüzde) 9,3
SlovakyaTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 352Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 750Yıllık ortalama değişim (yüzde) 7,9
RomanyaTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 205,34Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 734,37Yıllık ortalama değişim (yüzde) 13,7
LetonyaTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 320Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 700Yıllık ortalama değişim (yüzde) 8,1
MacaristanTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 328,16Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 675,27Yıllık ortalama değişim (yüzde) 7,5
TürkiyeTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 391,45Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 568,47Yıllık ortalama değişim (yüzde) 3,8
SırbistanTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 232,68Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 544,22Yıllık ortalama değişim (yüzde) 8,9
KaradağTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 288,05Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 532,54Yıllık ortalama değişim (yüzde) 6,3
BulgaristanTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 173,84Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 477,04Yıllık ortalama değişim (yüzde) 10,6
ArnavutlukTemmuz 2014 aylık asgari ücret (euro) 156,85Temmuz 2024 aylık asgari ücret (euro) 398,76Yıllık ortalama değişim (yüzde) 9,8

Sadece o kurtuldu: 11 yaşındaki kız çocuğunun denizdeki 3 günü

Sadece o kurtuldu: 11 yaşındaki kız çocuğunun denizdeki 3 günü

Dünyanın en tehlikeli göç yollarından birinde ilerlerken fırtınaya yakalanan göçmen teknesinden kurtulan 11 yaşındaki kız çocuğu, denizde üç gün gün geçirmek zorunda kaldı. Trotamar III kurtarma teknesinin kaptanı Matthias Wiedenlübbert, “Motor çalışmasına rağmen çocuğun sesini duymamız inanılmaz bir tesadüftü” dedi. Ekipler, kurtarma operasyonunun detaylarını anlatttı.

Basit bir can yeleği giyen ve bir çift lastik boruya tutunan 11 yaşındaki bir kız çocuğu, İtalya’nın Lampedusa adası açıklarındaki tekne kazasından kurtarıldı.
Sierra Leone’li kız çocuğu, kurtarma ekiplerine 40’tan fazla kişinin öldüğünden korkulan bir gemi kazasının ardından denizde 3 gün geçirdiğini söyledi.
Kazadan kurtulan çocuk, 45 kişiyi taşıyan ve günler önce Tunus’un Sfax kentinden yola çıkan metal bir teknede bulunduğunu anlattı.
Tekne, dünyanın en tehlikeli göç yollarından birinde ilerlerken bir fırtınaya yakalandı.
Metrelerce yükseklikteki dalgalar ve 23 deniz milinden fazla esen rüzgârla karşı karşıya kaldı.
The Guardian’da yer alan habere göre çocuk başlangıçta iki kişinin daha etrafındaki sularda olduğunu, ancak iki gün önce denizin onları alıp götürdüğünü söyledi.
Çarşamba günü erken saatlerde onu bulan kurtarma yardım kuruluşu Alman Compass Collective, kız çocuğunun birkaç gün süren fırtınalarda hayatta kalmayı başardığını bildirdi.
Kuruluştan yapılan açıklamada, “Kızın gemi kazasından kurtulan tek kişi olduğunu ve diğer 44 kişinin boğulduğunu varsayıyoruz” denildi.
Trotamar III kurtarma teknesinin kaptanı Matthias Wiedenlübbert, mürettebatın karanlıkta çocuğun seslerini duymasının ardından kurtarılmasını “şans eseri” olarak tanımladı.
Wiedenlübbert yaptığı açıklamada, “Motor çalışmasına rağmen çocuğun sesini duymamız inanılmaz bir tesadüftü” dedi.
Onu kurtardıktan sonra mürettebat diğer kazazedeleri aramaya koyuldu. Wiedenlübbert, “Ancak 23 deniz mili ve 2,5 metre yüksekliğindeki dalgalarla günlerce süren fırtınadan sonra umutsuzdu” diye konuştu.
Çocuk günlerce su içmemiş ya da yemek yememiş ve hipotermi geçirmiş olsa da, kurtarma ekipleri onu “duyarlı” olarak tanımladı.
Lampedusa’ya getirilen çocuğu tedavi eden bir doktor, yerel medyaya yaptığı açıklamada kardeşinin de aynı gemide olduğunu ve şu anda öldüğü tahmin edilen onlarca kayıp arasında yer aldığını söyledi.
İtalyan haber ajansı Ansa’ya göre çarşamba günü sahil güvenlik ve polis botları hayatta kalanları bulmak için bölgeyi tarıyordu.
Son on yılda Kuzey Afrika ile İtalya ve Malta arasındaki rotada 24 bin 300’den fazla kişi kayboldu ya da öldü.
Buna rağmen, sığınmacılara yardım etmeye adanmış STK’lar, uzun süren mahkeme savaşları ve artan tehditler de dahil olmak üzere çalışmalarında engellerle karşılaşmaya devam ediyor.
Avrupa’nın başka yerlerinde acil servisler, çarşamba günü İspanya’nın Kanarya Adaları’na ulaşmaya çalışan en az 6 kişinin öldüğünü açıkladı.
Çocuğun İtalya açıklarında kurtarıldığı haberi ve 40’tan fazla kişinin öldüğünün tahmin edilmesi, kampanyacıların Avrupa’nın mülteciler için güvenli geçişler yaratması yönündeki çağrılarını yinelemelerine neden oldu.
Compass Collective’den Katja Tempel, “Fırtınalarda bile insanlar Akdeniz boyunca riskli kaçış yollarını kullanmak zorunda kalıyor” dedi.
Tempel, bunun yerine sığınmacılara sisteme erişim için alternatif bir yol sunulması gerektiğini de belirterek, “Akdeniz’de boğulmak bir seçenek değildir” diye ekledi.
Bu mesaj Birleşmiş Milletler çocuk ajansı Unicef’in İtalya’daki başkanı Nicola Dell’Arciprete tarafından da yinelendi.

A Milli Takım’ın muhtemel rakipleri: 2026 Dünya Kupası yolunda Türkiye’nin grubu belli oluyor (Kura çekimi saat kaçta hangi kanalda?)

A Milli Takım'ın muhtemel rakipleri: 2026 Dünya Kupası yolunda Türkiye'nin grubu belli oluyor (Kura çekimi saat kaçta hangi kanalda?)

Türkiye’nin de yer aldığı 2026 FIFA Dünya Kupası için grupların belli olacağı kura çekimi yarın İsviçre’nin Zürih şehrinde gerçekleşecek. Toplam 54 ülkenin katılacağı kura çekimiyle 6’sı 5 takımlı, 6’sı ise 4 takımlı toplam 12 grup belli olacak. İşte ayrıntılar ve A Milli Takım’ın muhtemel rakipleri…

ABD, Meksika ve Kanada’nın ortaklaşa düzenleyeceği 2026 FIFA Dünya Kupası için UEFA’ya bağlı ülkelerin yer alacağı Avrupa elemeleri grup kura çekimi yarın gerçekleştirilecek.
Türkiye’nin 2. torbada yer alacağı kura çekimi, İsviçre’nin Zürih şehrindeki FIFA merkezinde (TSİ) 14.00’te başlayacak.
Toplam 54 ülkenin katılacağı kura çekimiyle, 6’sı 5 takımlı, 6’sı ise 4 takımlı toplam 12 grup belli olacak. Türkiye, mart ayında UEFA Uluslar Ligi’nde A Ligi’ne yükselmek adına Macaristan ile play-off oynayacağı için 4’lü grupta yer alacak.
Beşli gruplarda ilk maçlar mart ayında oynanırken, 4’lü gruplarda karşılaşmalar eylül ayında başlayacak.
Ülkeler, gruptaki her rakibiyle iç saha ve deplasmanda olmak üzere toplam ikişer maç oynayacak. Avrupa eleme grubu karşılaşmaları 2025’in kasım ayında sona erecek.
FIFA’dan yapılan açıklamaya göre, Avrupa elemelerinde torbalar şöyle oluştu:
1. Torba: Fransa, İspanya, İngiltere, Portekiz, Hollanda, Belçika, İtalya, Almanya, Hırvatistan, İsviçre, Danimarka ve Avusturya.
2. Torba: Ukrayna, İsveç, Türkiye, Galler, Macaristan, Sırbistan, Polonya, Romanya, Yunanistan, Slovakya, Çekya ve Norveç.
3. Torba: İskoçya, Slovenya, İrlanda Cumhuriyeti, Arnavutluk, Kuzey Makedonya, Gürcistan, Finlandiya, İzlanda, Kuzey İrlanda, Karadağ, Bosna-Hersek ve İsrail.
4. Torba: Bulgaristan, Lüksemburg, Belarus, Kosova, Ermenistan, Kazakistan, Azerbaycan, Estonya, Güney Kıbrıs, Faroe Adaları, Letonya ve Litvanya.
5. Torba: Moldova, Malta, Andorra, Cebelitarık, Lihtenştayn ve San Marino.
UEFA Yönetim Kurulu’nun almış olduğu karar nedeniyle, altta isimleri belirtilen takımlar aynı grupta yer alamayacak.
-Cebelitarık / İspanya
-Kosova / Bosna-Hersek
-Kosova / Sırbistan
-Ukrayna / Belarus
İzlanda ve Faroe Adaları ise kış koşulları kaynaklı risklerin en yüksek olduğu ülkeler olarak belirlendiğinden, bu iki takımın aynı grupta olmasına izin verilmeyecek.
– Toplam 48 takımın mücadele edeceği 2026 Dünya Kupası’na Avrupa’dan 16 ülke katılım hakkı kazanacak.
Avrupa elemelerinde gruplarını lider tamamlayan 12 takım, doğrudan Dünya Kupası’na katılım hakkını elde edecek.
Son 4 bilet için ise 12 grup ikincisi ve UEFA Uluslar Ligi’nden gelecek 4 takımın katılımıyla, toplam 16 takım play-off maçları yapacak. Play-off maçları 2026’nın mart ayında oynanacak.
2026 Dünya Kupası’nda 12 grupta 48 takım mücadele edecek ve organizasyon boyunca toplam 104 maç yapılacak.
Dünyanın en önemli futbol turnuvasının açılış maçı, 11 Haziran 2026 tarihinde Meksika’nın başkenti Meksiko’daki 83 bin kişilik Azteca Stadı’nda oynanacak.
2026 Dünya Kupası’nın final maçı, 19 Temmuz 2026’da ABD’nin New Jersey eyaletindeki 82 bin 500 kişilik MetLife Stadyumu’nda yapılacak.
Kura çekimi UEFA TV’den canlı olarak yayınlanacak.
TRT’nin de milli maçların yayıncısı olmasından dolayı kura çekimini yayınlaması bekleniyor.

Gençleri tehdit eden yeni sağlık krizi: 50 yaş altında artış!

Gençleri tehdit eden yeni sağlık krizi: 50 yaş altında artış!

Dünya genelinde 50 yaş altı bireylerde bağırsak kanseri teşhisi oranları hızla artıyor. Lancet Oncology dergisinde yayımlanan kapsamlı bir araştırma, İngiltere’nin bu artışın en hızlı yaşandığı ülkelerden biri olduğunu ortaya koydu.

Dünya genelinde 50 yaş altı bireylerde bağırsak kanseri teşhisi oranları hızla artıyor. Lancet Oncology dergisinde yayımlanan kapsamlı bir araştırma, İngiltere’nin bu artışın en hızlı yaşandığı ülkelerden biri olduğunu ortaya koydu.
Araştırma, 50 farklı ülkenin bağırsak kanseri verilerini inceledi. 27 ülkede hastalık oranlarında yükseliş görüldü. En büyük yıllık artış oranları Yeni Zelanda (yüzde 4), Şili (yüzde 4), Porto Riko (yüzde 3,8) ve İngiltere (yüzde 3,6) olarak sıralandı.
Uzmanlar, bu artışın altında abur cubur tüketimi, obezite ve fiziksel hareketsizlik gibi faktörlerin yatabileceğini belirtiyor.
Amerikan Kanser Derneği’nden Hyuna Sung, “Bu küresel bir olgu. Daha önce sadece Batı ülkelerinde artış görülüyordu, ancak artık tüm dünyada belgeleniyor” ifadelerini kullandı.
Cancer Research UK Genel Müdürü Michelle Mitchell ise, “Bu eğilimin sebebini anlamak kritik. Artışa rağmen genç yetişkinlerde bağırsak kanseri oranlarının hâlâ düşük olduğunu vurgulamak önemli, ancak bu eğilim rahatsız edici” dedi.
Bağırsak kanseri dünya genelinde en sık teşhis edilen üçüncü kanser türü ve kanserden ölümlerde ikinci sırada yer alıyor. Uzmanlar, özellikle rektal kanama, karın ağrısı, bağırsak alışkanlıklarında değişim ve açıklanamayan kilo kaybı gibi semptomlara karşı farkındalığın artırılması gerektiğini belirtiyor.
Araştırmaya dahil olmayan Trinity College Dublin’den David Robert Grimes, veri kalitesi ve tutarlılığına dikkat çekerek daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu söyledi.
Araştırmacılar, genç nesillerdeki artışın küresel bir tehdit olduğuna işaret ederek erken teşhisi kolaylaştıracak farkındalık kampanyalarının ve önleme stratejilerinin hızla hayata geçirilmesi gerektiğini vurguluyor.

İsrail Suriye’de ne arıyor? 1974’ten bugüne işgal hakkında bilmeniz gerekenler

İsrail Suriye'de ne arıyor? 1974'ten bugüne işgal hakkında bilmeniz gerekenler

Suriye’de Beşar Esad’ın devrilmesinden sonra İsrail, komşusunun topraklarında işgalini genişletmeye başladı. Peki saldırıların amacı ne? İsrail, Suriye’den ne istiyor? İşte İsrail’in Suriye’yi işgali hakkında bilmeniz gerekenler…

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın pazar günü Rusya’ya kaçmasından bu yana İsrail, Suriye’ye 400’den fazla kez saldırdı.
Birleşmiş Milletler’in protestolarına rağmen İsrail güçleri, 1974’ten bu yana iki ülkeyi ayıran tampon bölgeye askeri bir saldırı başlattı.
Bu saldırılar, ülkenin 54 yıllık Esad ailesi yönetiminden kurtulduğu dönemde geldi.
İsrail, komşusu Lübnan’a saldırılarına ve Gazze’deki soykırım savaşına devam ediyor.
Peki İsrail şimdi neden Suriye’ye saldırıyor? 
İsrail yıllardır Suriye’ye yönelik saldırılarını İran’ın askeri hedeflerini ortadan kaldırdığını iddia ederek gerekçelendiriyor. Ancak İran şu anda Suriye’de hiçbir askeri gücünün bulunmadığını açıkladı. 
İsrail şimdi de Suriye’nin askeri altyapısını yok etmeye odaklandığını söylüyor.
İsrail, Suriye’deki silahların “aşırılık yanlılarının” eline geçmesini engellemeye çalıştığını iddia ediyor.
İsrail, silah depoları, mühimmat depoları, havaalanları, deniz üsleri ve araştırma merkezleri dahil olmak üzere askeri tesisleri hedef alıyor.
Ayrıca Suriye ile İsrail’i ayıran Golan Tepeleri boyunca uzanan tampon bölgeye de askeri birlikler konuşlandırdı.
Arazi, 1974 yılında BM arabuluculuğunda imzalanan ateşkes anlaşmasının bir parçası olarak resmen silahtan arındırılmış bölge olarak belirlenmişti.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Golan Tepeleri’nde tampon bölge ve silahtan arındırılmış bölgenin sınırlarını belirleyen 1974 Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nın çöktüğünü iddia ediyor. 
Anlaşma, 6 Ekim 1973’te sona eren savaşın ardından Suriye ile İsrail arasında 31 Mayıs 1974’te İsviçre’nin Cenevre kentinde Birleşmiş Milletler, Sovyetler Birliği ve ABD temsilcilerinin huzurunda imzalandı.
Anlaşma kapsamında İsrail (mavi) ve Suriye (kırmızı) olmak üzere iki ayrım çizgisi konularak aralarında bir tampon bölge oluşturuldu.
Tampon bölgede, bölgenin Suriye egemenliği altında olması şartıyla, anlaşmanın uygulanmasının izlenmesinden Suriye Golan Tepeleri’nde görev yapan BM Ateşkes Gözlem Gücü (UNDOF) sorumlu kılındı.
Ayrıca “UNDOF’un ateşkesin sürdürülmesini ve sıkı şekilde uyulmasını temin için çalışacağı; ayırma ve sınırlandırma alanlarına ilişkin ek protokolü denetleyeceği” belirtildi.
İsrail, Golan Tepeleri’nin yaklaşık üçte ikisini işgal ediyor ve BM tarafından yönetilen tampon bölge 400 kilometrekarelik dar bir alanı kapsıyor. Geri kalanı ise Suriye tarafından kontrol ediliyor.
Suriye güvenlik güçleri de İsrail tanklarının Golan Tepeleri’nden Katana’ya, Suriye topraklarının 10 km içine ve başkente yakın bir yere ilerlediğini bildirdi.
İsrail askeri kaynakları ise bu saldırıyı yalanladı.
Başkente yönelik 100’den fazla saldırının yanı sıra İsrail doğuda El Mayadin, kuzeybatıda Tartus ve Masyaf, Lübnan ile Kusayr sınır kapısı ve güneyde Halhalah askeri havaalanına saldırılar düzenledi.
Netanyahu, pazartesi günü gazetecilere yaptığı açıklamada, 1974’ten bu yana askerden arındırılmış bölge olarak sınıflandırılan Golan Tepeleri boyunca uzanan eski Suriye topraklarının “sonsuza kadar” İsrail’in bir parçası olarak kalacağını öne sürdü.
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar da İsrail’in pazar gününden bu yana gerçekleştirdiği saldırıları savunarak, amaçlarının sadece şüpheli kimyasal silah mevzilerini ve uzun menzilli roket mevzilerini hedef almak ve bunların silahlı gruplar tarafından ele geçirilmesini önlemek olduğunu iddia etti.
Sa’ar İsrail’in “tedbir amaçlı” hareket ettiğini söyledi.
“Bu nedenle, örneğin kalan kimyasal silahlar ya da uzun menzilli füzeler ve roketler gibi stratejik silah sistemlerine, aşırılık yanlılarının eline geçmemeleri için saldırdık” diye ekledi.
El Cezire’ye göre bu henüz net değil.
Hükümet, “İsrail’in savunması için hareket etmek” dışında niyetini ortaya koyabilecek herhangi bir açıklama yapmadı.
Ancak bazı önde gelen İsrailli isimler bundan sonra ne olması gerektiğine dair görüşlerini dile getirdi.
Ulusal Birlik Partisi lideri ve Netanyahu muhalifi Benny Gantz, bunun İsrail için “tarihi bir fırsat” olduğunu söyledi.
Politika yapıcılara “Suriye’deki Dürziler, Kürtler ve diğer gruplarla ilişkilerimizi geliştirelim” çağrısında bulunan Gantz, İsrail’in Esad’ı deviren silahlı muhalefet koalisyonuna geleneksel olarak karşı çıkan gruplarla ilişkilerini geliştirebileceğini öne sürdü.
Aynı gün The Times of Israel haber sitesinin görüştüğü araştırmacı ve İsrail ordusunun eski bir mensubu ise Gantz’ın önerisini daha da ileri götürerek Suriye’nin bir dizi kantona bölünebileceğini ve her birinin İsrail de dahil olmak üzere dış aktörlerle işbirliği yapmakta serbest olacağını öne sürdü.
Kendisini Dürzi azınlığın bir üyesi olarak tanıtan eski Albay Anan Wahabi, “Ortadoğu’daki modern ulus-devlet başarısız oldu” dedi.
İsrail, Suriye’nin güneybatısındaki Kuneytra bölgesinde işgalini genişletiyor.
Marriye ve Kodana köylerini işgal eden İsrail ordusu, Kodana’ya girmeden önce havadan attığı bildiride, köy sakinlerini evlerinde kalması konusunda uyardı.
Dün yayınlanan bildiride, bölgedeki çatışmaların İsrail ordusunu harekete geçmeye zorladığı iddia edildi.
İsrail’in Suriye’deki saldırılarına ne kadar daha devam edeceği merak ediliyor. 
6 soruda işgal altındaki Golan Tepeleri

Ötanazi oranı hızla artıyor: 2023’te 15 bin kişi destekli ölümle yaşamına son verdi

Ötanazi oranı hızla artıyor: 2023’te 15 bin kişi destekli ölümle yaşamına son verdi

Kanada’da 2016 yılında yasal hale getirilen ötanazi uygulamasıyla hayatını sonlandıranların oranı her geçen yıl artıyor; son rapora göre bu oran, ülkedeki tüm ölümlerin yüzde 4,7’sine ulaşarak dikkat çekici bir seviyeye geldi.

Kanada’da, tıbbi yardımla ölme (ötanazi) oranları artmaya devam ediyor. Ülkenin 2016 yılında destekli ölümü yasallaştırmasından bu yana yayınlanan beşinci yıllık rapor, bu oranın geçen yıl yüzde 4,7’ye ulaştığını ve yaklaşık 15 bin 300 kişinin bu yolla hayatını sonlandırdığını ortaya koydu.
Kanada hükümeti, ötanaziye erişimi 2027 yılına kadar ruhsal hastalıkları olan kişileri de kapsayacak şekilde genişletmeyi planlıyor. Ülke, 2021’de bu hakkı yalnızca ölümcül hastalığı olan kişilerden, kronik ve güçten düşürücü rahatsızlıkları bulunan bireyleri de kapsayacak şekilde genişletmişti. Ancak eyaletlerin hizmet kapasitesine dair endişeler nedeniyle ruhsal hastalıklarla ilgili düzenleme iki kez ertelendi.
Rapora göre, yardımlı ölüm talep edenlerin yüzde 96’sı ölümcül bir hastalığa sahipken, geri kalan yüzde 4, uzun süreli kronik hastalığı olan ve doğal bir ölümün yakın olmadığı kişilerden oluşuyor. Talep edenlerin yaş ortalaması 77 olup, en yaygın neden kanser olarak öne çıkıyor.
Bu yılki rapor, ötanazi talebinde bulunan kişilerin etnik kökenlerine ilişkin verileri de içeriyor. Ötanazi talep edenlerin yüzde 96’sı beyaz olarak tanımlanırken, yüzde 1,8 ile ikinci sırada Doğu Asyalılar yer alıyor. Uzmanlar, bu eşitsizliğin nedenini henüz tam olarak açıklayamıyor.
Kanada’nın Quebec eyaleti, ülkenin yalnızca yüzde 22’sini oluşturan nüfusuna rağmen ötanazi ölümlerinin yüzde 37’sine ev sahipliği yapıyor. Quebec hükümeti, bu yüksek oranın nedenlerini araştırmak üzere bir çalışma başlattı.
Kanada, destekli ölümü yasallaştıran az sayıdaki ülkeden biri. Ülkedeki program, dünyadaki en hızlı büyüyen ötanazi uygulamalarından biri olarak dikkat çekiyor.
Raporda yer alan bazı vakalar, sistemin güvenliği konusundaki tartışmaları da beraberinde getirdi. Ontario’da, doğal ölümlerine yakın olmayan kişilere ötanazi uygulandığı örnekler paylaşıldı. Örneğin, depresyon geçmişi ve kimyasal hassasiyeti olan bir kadın, konut ihtiyacını karşılayamadığı için ötanazi talebinde bulundu ve bu talep kabul edildi.
Kanada Sağlık Bakanlığı, prosedürün sıkı kriterlere dayandığını savunsa da, eleştiriler sürüyor. Özellikle engelli bireylerin yardımlı ölümü bir çözüm olarak görmesine neden olan sosyal yardım eksikliği, tartışmaların odağında yer alıyor. Hristiyan düşünce kuruluşu Cardus, rakamların endişe verici olduğunu ve Kanada’nın dünyada ötanaziyi en hızlı şekilde benimseyen ülkelerden biri haline geldiğini belirtti.